20 Eylül 2020

Kapalı bir hava, sakin bir pazar günü

Bugün biraz normal hayata karıştım.

Sabah kardeşimin sınavı vardı. Ben de onunla gittim. Sınavdan sonra önce avm'ye gittik. Hava baya soğuk ve kapalıydı çünkü. Sıcak ve büyük bir yere girmek istedik. 

Pandemi başladığından beri İstanbul'da ilk defa bir avm'ye gittim. Lavabo-WC'lerin girişine içeride 4 kişiden fazla olmamalıdır diye uyarı levhası asılmış. Ayrıca tuvalet kabinlerini de bir kapalı bir açık yapmışlar. Yani yan yana olan iki kabin birden kullanılamıyor. Birisinin kapısında pandemiden dolayı kullanım dışıdır yazıyor.

Avm'nin içindeyken de ara ara anons yapılıyordu "3 saatten fazla kalmamanızı rica ederiz" gibi bir şeyler... Önceden ne kadar müşteri o kadar iyiydi, şimdi ise direkt kapı gösteriliyor.

Neyse biz bir şeyler yiyip çıktık zaten. Kadıköy rıhtıma indik sonra. Yürüdük baya. Starbucks'a girdik, peşimizden bir sürü kişi daha girdi o yüzden ateş ölçen görevli kapıda durup bir süre girişi engelledi. Dışarıda da bir kuyruk oluştu.

Kahvelerimizi, tatlımızı alıp yukarı balkona çıktık. Son geldiğimde sadece masalar vardı diye hatırlıyorum, bu sefer duvar diplerine vapur dışındaki yerler gibi uzun tahta oturmalık kısımlar yapılmış. Balkon dediğim ince koridor şeklindeki açık alanda da hemen duvar dibine uzun tahtadan oturmalık yer yapılmış ve tek kişi oturacak kadar kısmı bırakıp tahtanın üzerine yuvarlak mini masalar koymuşlar. İki insan yanyana oturamıyor yani. Bir boşluk bir masa şeklinde uzanıyor duvar boyunca ama masa da o oturma kısmına monteli. Keşke fotosunu çekseymişim anlatmak zormuş, ama anlamışsınızdır :)

Orası bize o kadar iyi geldi ki. Serin havayı içimize çekip, sohbet edip, sıcak kahvelerimizi yudumladık. Aşağıdan geçen marjinal kişiler hakkında yorum da yapmadan edemedik :) "aaa kızın saçının rengine bak pespembe", "adamın elindeki yeşil şey neydi", "anketörler artık tabletle yapıyor anketi" vs :)) Karşıdan karşıya geçen kalabalıklar, iskeleden kalkan vapur, arada bir esen rüzgar... 

Sonra kalktık eve geldik. Ve ben az önce yine Anne'i açtım :)

Bu diziye fena taktım sanırım. Başka bir şey izlemek için açıyorum, geziyorum, bakıyorum, yok. Ondan daha fazla ilgimi çeken bir şey bulamıyorum. Bana kendimi en iyi hissettirecek şeyin o olduğu besbelli. Yine onu açıyorum. Sanırım beni en çok etkileyen şey Anne'in güçlülüğü. Yaşadığı onca şeye rağmen güçlü duruşu, yıkılmayışı, içine kapanmayışı. Kim ne düşünür diye düşünmüyor, doğru olduğunu biliyorsa yapıyor. Elindekinin kıymetini biliyor. Hata yapınca düzeltmek için çabalıyor. Fırsat çıktıysa değerlendiriyor. Galiba Anne'den öğrenecek çok şeyim var.

5 yorum:

  1. Gününüzün güzel geçmesine sevindim :))

    YanıtlaSil
  2. Kardeşle zaman geçirmek ne kadar güzel, biz de vakit ve fırsat buldukça zaman geçirmeye bayılırız :)

    YanıtlaSil
  3. Anne'in benim sevdiğim yanı da umut veren bir dizi olmasıydı. İyimserliği hissediyor insan izlerken. Bu ara bu umuda o kadar çok ihtiyacımız var ki...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tutunacak şeyler bulmanın çok zor olduğu bir dönemden geçiyoruz insanlık olarak...

      Sil