18 Eylül 2020

Varoluşsal sancılar


Baya bir süredir zihnimi kurcalıyor, bulduğum cevaplar tatmin etmiyor. Düşündükçe çoğalıyor sanki... Neden varız? Bu evren, dünya, yaşam, insanlar ve tüm her şey neden var?

Hayattaki amacımız ne? 

Yarası olmayan tek bir insan yok... Bazen bizden daha derin yarası olan insanlar görüp “benimki de dert mi... üzüldüğüm şeye bak. Bu adam/kadın buna rağmen ayakta kalabiliyorsa benim hayli hayli kalmam gerekir” diyoruz, kendimizden daha zor durumda olanları görüp halimize şükrediyoruz. Bazen de bizden daha iyi durumda olan insanları görüyoruz, bize de nasip olsun diye dua ediyoruz ya da “onda olup bende olmamasının nedeni ne? Ben nerede hata yaptım” diyebiliyoruz. Ya da sadece o kişi adına mutlu oluyoruz  

Peki hayat bu mu? Kendinden kötüyü görüp haline şükret, kendinden iyiyi görüp onun için mutlu ol ve kendine hedefler koy. Ne için? Sayılı günlerimizin olduğu bu hayatta meşgale bulup zamanı doldurmak için mi?

Bu kadar kötülüğün içinde, bu kürede hapsolmuş halde yaşıyoruz. Neden bu kadar duygu var? Üzülüyoruz, korkuyoruz, endişeleniyoruz, acı çekiyoruz. Mutlu da oluyoruz ama sonra mutsuz da oluyoruz. Bu kadar fazla duyguya neden gerek var? Başkalarının acısını içimizde hissedip kendi acımızmış gibi kıvranabilecek kadar hassasız. Neden?

Aşk? Allah kainatı peygamber efendimizin aşkına yaratmış deniyor. Her şeyi aşk üzerine yaratmış. O zaman en güçlü duygu aşk. O zaman aslında soruların anahtarı da aşkta. Peki hayatında hiç aşkı tadamadan göçüp gidenler? Aşk acısı çekenler, kavuşamayınca başkasıyla hayatını paylaşanlar? Birine aşık olup, karşılık bulup o kişiyle hayatını birleştiren kaç kişi var ki? Sadece karşı cins olarak düşünmeyelim. Çok güçlü bir sevgi duygusu diyelim. Yani arkadaş, anne, baba, kardeş, evlat kim olursa olsun içinde ona karşı büyük bir sevgi hissettiğin kişi. Hayatında böyle bir kişi olmaya da bilir. Sevmeyi beceremiyor olabiliriz, sevilmeyi haketmediğimize inanmış olabiliriz. Hayatın bir yerinde, sevgiyle alakalı büyük bir yara almış ve bu duyguyu artık yitirmiş olabiliriz. Tüm ömür sevgisiz geçebilir. Yok mu sanki böyle hayatlar?

Bu kadar eşitsizlik çok fazla geliyor bana. Acıyla yoğrulmuş, sevgiyi hiç görmemiş hayatların olması... daha da sorgulatıyor varoluşumuzdaki amacı. 

Belki de şöyledir diye düşünüyorum bazen: Allah Hz.Adem’i çamurdan yarattı. Çamur, topraktan olur. Toprak da Dünya’da. O zaman dünyanın toprağından yarattı diyelim mesela. Sonra onu cennete koydu, ama cennete uymayacak hareketler gördü Adem’de ve hamurundaki cennete uyum sağlamayan şeylerin dünyada kalması için onu dünyaya gönderdi. Ona iyi gelmeyen ve hamurunda olmaması gereken ne varsa onu bırakması gerektiğini fark etmesi için sürekli imtihana tabi tuttu. Ta ki acılar içini temizleyip lekesiz bir hamur olana kadar. Ve bu nesillerce böyle devam etti. İsteseydi kendisi yok edemez miydi? Ederdi. Neden buna gerek duydu?

Neden bu kadar galaksi var? Yaşam olan tek gezegenin Dünya olma ihtimalinin düşüncesi bile çok komik gelmiyor mu? Milyonlarca başka güneşler başka galaksiler, gezegenler var. Ve içlerinden sadece 1 tanesi mi yaşanabilecek halde. Ya da sadece insanların yaşayabileceği halde... Sadece Dünya mı imtihana tutulan insanların olduğu bir gezegen. Diğer gezegenlerde neler oluyor? Ya sadece yeryüzündeki bakteriler isek? O zaman neden duygularımız var? Neden seviyoruz, küsüyoruz, istiyoruz, dua ediyoruz, isyan ediyoruz, empati kuruyoruz... neden bu kadar çok duygu var? İrademiz var. Diğer gezegenleri merak ediyoruz, araştırıyoruz, bilimde ilerliyoruz. Nereye kadar ilerleyeceğiz? Ne kadarına izin var? Tüm galaksiyi çözebilecek mi insanoğlu? O vakit geldiğinde hepimiz bunu görebilecek miyiz?

Bir dolunaydan, bir yeniaydan, bir tutulmadan bile bu kadar etkileniyor hayatlarımız. Duygularımız altüst oluyor. Sinirleniyoruz, gergin oluyoruz mesela. Sadece bildiğimiz gezegenlerin hareketlerine anlam veriyoruz. Belki de komşu galakside olan gezegen gerilemeleri vesaire de etkiliyordur bizi o zaman. Madem tüm evrenle, kainat ile enerjisel olarak bir bütünüz o zaman o galaksiler de etkiliyor olabilir bizi. 

Acaba diğer galaksiler paralel evrenlerimiz olabilir mi? Her gezegende başka bir ben yaşıyor olabilir mi?

Ben bu sorulara ne zaman cevap bulabileceğim? Ben bu hayatı nasıl daha yaşanır yapabilirim? Düşündükçe her şey hem çok sığ hem de çok karmaşık geliyor. Çok muazzam ötesi bir mekanizma var ve biz bunu öğrendiğimizde müthiş bir hayranlık ve tatmin mi yaşayacağız yoksa sadece ruhumuzun yani enerji alanımızın kiri pası temizlensin diye Dünyaya gönderilen sonra da ebediyete uğurlanacak moleküllerden ibaret miyiz?

Allah bize kendi ruhundan üflediyse, her şeyi o yarattıysa eninde sonunda bizi etrafında toplayıp amacının ne olduğunu, neden bunları yaşadığımızı anlatacaktır diye umut etmekten başka çıkış yolu bulamıyorum şimdilik...

1 yorum:

  1. Derin mevzular bunlar.
    Allah dara düşürüp şaşırtmasın kimseyi.

    YanıtlaSil