25 Ekim 2021

Asmasana güzel yüzünü

Demek yine bana hüsran yine bana hasret var, yine bana esmer günler düştü eyvah…

Allah’ım benim şu ponçik yüzümü de artık güldür be…


İş çoooook yoğun ve sıkıcıydı. Eve gelince yeni aldığım ve kısalttırmam gereken pantolonları alıp terziye gittim. Sonra da biraz yürüdüm. 


Güzel oldu.

22 Ekim 2021

Naber

Acayip sinirli bir günündeyim aslında. Baş ağrılı. Sebepsiz. Ama sonradan kendine sebep buldurabilen… Tahammülüm sınırda ve sakin kalmaya çalışınca ağlayasım geliyor. Hem bir şeyleri dağıtmak kırmak dökmek istiyorum hem de hiçbir şeyi bozmak istemiyorum. Ortada kırılmalık dökülmelik bi sebep yok çünkü neden ben gerilimliyim diye herkesi de gereyim ki.

Dişlerimi çok sıkıyorum bugün. Hala sıkılı. Aklıma geldiği an gevşetiyorum çenemi ama 2 sn sonra yine sıkmış oluyorum.

Sabah kahve içmeme rağmen geçmedi başımın ağrısı, ağırlığı. Kahve beni pamuk gibi yapardı oysa. 

Ağrı geçmeyince öğlene doğru ilaç aldım. Ama yine de rahatlayamadım bir türlü. 

O kadar gergindim ki dişler sürekli sıkılı olduğu için başım da sıkışmaya devam etti tabi. 

Hava da ne güzeldi bugün, güneşli Işıl Işıl ve ne soğuk ne sıcak. Tam kıvamında. 

Çıkıp gezmelik, vapura binmelik, kafana göre takılmalık bir gündü. İster Kadıköy’e geç modaya yürü mağazalara bak, ister sahilde bi kahve iç, ya da Beşiktaş’a geç Ortaköy’e yürü. 

Of o ağaçlı yol da ne güzel ya. Bitmesin istiyor insan. Tam sevgiliyle el ele yürümelik. 

Ortaköy’de pek bişey yok bence, sırf o yolu yürümek için gidilir ama. 

Yarın hava güzel olcakmış. Uzun zaman sonra, çıkıp gezsek mi?

18 Ekim 2021

Biraz kendi hayatıma vakit ayırma zamanı

Galiba bizim abla bu sevgili olayını yanlış anlamış olabilir. İş yerinde bugün arka masadan birileri konuşuyordu “arkadaşı hastaymış 49 yaşındaymış” falan diye. 49 yaşında sevgilisi olmaz herhalde. Ayrıca bugün işe geldi ve hiç sevgilisi hastaymış gibi bir hali yoktu, baya mutluydu şarkı bile söylüyordu. Benle de baya fazla ilgileniyordu.

Ama ben bi soğudum ya. Hani biri çıkıp sevgilisi varmış dese kabul edebileceğimi, yok değildir olsa bilirdim diyemeyeceğimi, o yakınlıkta olmadığımızı gördüm ya, bi uzaklaştım iyice. Meğer arkadaş bile değilmişiz aslında biz. Arkadaşlar anlatır böyle şeyleri çünkü. Kaç kere sormama rağmen doğru düzgün cevap alamamıştım. Hep üstü kapalı geçiştirmişti. Belki de bu bi taktiktir, merakta bırakıp daha fazla soru sormam için yapmış olabilir. Hiç hoşlanmıyorum böyle taktiklerden falan. Eğer böyle bir şey yapmaya çalıştıysa bu da ayrıca bir soğuma sebebim olur. Adam gibi çıkıp kimdir nedir ne arkadaşı sevgili mi değil mi neden sen ilgileniyorsun anlatsa saygı duycam ama böyle çocuksu hareketler hiç bana göre değil. 

Bugün de soğuktum ona karşı. Bundan sonra da öyle devam etmeyi düşünüyorum. Bitti gitti ne hali varsa görsün onla mı uğraşcam ya. 

Ama cumartesi günü, daha doğrusu cuma akşamı ilk öğrendiğimde nasıl yüreğim dağlanmıştı ya. Nasıl aptal gibi hissetmiştim kendimi. Resmen zümrüdüanka gibi yanıp küllerimden yeniden doğdum şimdi. Bunu yaşamam gerekiyordu demek ki. Bu şoku, böyle ondan soğuyabilmem ve kendime odaklanabilmem için yaşamalıymışım demek ki. 

Hiçkimse umrumda değil. Sadece kendimle ilgilenicem bir süre. 

17 Ekim 2021

Kandilde Bayramda vs arayanlardan mısınız?

Öncelikle Mevlid kandiliniz kutlu olsun. 

Kandil, bayram gibi özel günlerde akrabaları, tanıdıkları arayan ya da mesaj atanlardan mısınız?

Benim hiç içimden gelmiyor ya. Gidip annemin babamın elini öpmek bile saçma geliyor nedense bir türlü oturtamadım bunları kafamda. 

Dedemi aramış kardeşlerim, babam sen aradın mı dedi yok dedim. Niye aramadın ara dedi, hastalansan bişey olsa o gelir yanına falan dedi. Düşündüm de diğer kardeşlerim aramışken ben aramadım diye kötü hissedebilir. Bi de daha yeni farklı bir yere gitti, taşındı, önceden bize yakın oturuyordu.  Unutulmuş hissetmesini istemedim. Bi de düşündüm de küçük kardeşim ilerde hepimiz çoluk çocuğa karışıp kendi hayatlarımıza gömüldüğümüzde diğer ablasını arayıp da ben hoşlanmıyorum böyle şeylerden diye beni aramasa kıskanıp kötü hisseder miyim acaba? 

Sonradan pişman olmamak için aradım, 35 saniye sürdü zaten. Pek ne yapıp ettiğini anlatmaz zaten ben de anlatmam, nasılsın iyi misin kandilin mübarek olsun kendine iyi bak iyi geceler, bu kadar.

Teyze, hala, dayı, kuzen, dedeler anneanne babaanne vs hiç içimden gelmiyor aramak sormak. Yıllardır mecburi bir şey olmasa görüşmüyoruz zaten. Küs falan değiliz ama uzağız işte. Ben özellikle çok uzağım herkese.

Pek insan sevmiyorum. Çok ayıklıyorum. Akraba olunca ayıklamadan uzaklaşıyorum hatta.

Yanlış mı yapıyorum diye çok düşünüyorum bazen. Akrabalar sitem ediyormuş arada bir bizimkilere, çocuklar neden bizi aramıyor diye. Kardeşlerim de aramaz etmez bu arada, sadece dedemi aramışlar işte. 

Sizce bu normal mi anormal mi? Siz tek tek arar kutlar mısınız her defasında?

Ha bi de çalıştığım yerde de var biraz bu, daha doğrusu önceki müdür varken öyleydi sonra yeni müdürle ve yeni çalışanlar gelince biraz resmileşti ortam. Oradaki bir iki abla da emekli olan büyükleri arada bir arayıp hal hatır sorarlar mesela. Ve bizden de beklerler onları aramamızı. Bi kere bi abla bana baya sitem etmişti neden bayramda beni aramadın diyerek. Ben akrabalarımı bile aramıyorum ki kimseyi aramıyorum demiştim. 

Önceki müdür kadındı ve her bayram tatiline çıkmadan önce mesai bitince gidip öper sarılır öyle ayrılırdık, beklerdi çünkü. Bayramlaşmadan sessizce gitsek garipserdi. Ofisçe birbirimizi de ayrıca öper sarılır iyi bayramlar derdik. Herkes herkese ayrı ayrı söylerdi yani. Çok sıkardı bu durum beni. O son gün izin alıp işe gitmeyesim gelirdi böyle mıç mıç olmamak için. Ben muhatap olmak istemiyorum öyle herkesle bu kadar. Sanki aileymişiz gibi. Kaldı ki ben ailemle bile böyle değilim. 

Mesafe iyidir iyi olmasına da, sonra da çok yalnızım diye ağlama krizlerim geliyor bazen. Ne istiyorum ben de anlamadım ki. 

Vefasızlık mı bu sizce?

İnsan sevmemek normal mi?

Bu işin normali ne?

16 Ekim 2021

Düştüysek kalkarız daha ölmedik ya

Kendimi motive etmeye çalışıyorum. Başka çıkış yolu yok çünkü. 

Allah gerçekten kimseyi sevgisizlik, ilgisizlik, yalnız bırakılmışlıkla imtihan etmesin. Aile ile bağları kopartacak hale getirtmesin, kendine de insanlara da güvenini yok ettirmesin. Karşınıza ben kötüyüm diye bas bas bağıran biri bile çıksa kulaklarınızı kapatıp kendinizi inandırmak istiyorsunuz. Herkesten birer birer darbe aldığınız için artık bir darbe daha kaldıramayacağınızı düşünüp bu sefer gerçeklere kulak tıkamak istiyorsunuz. Ama hayat yer mi bu numaraları. 

Hayatınızda güvenebildiğiniz, size kendinizi değerli hissettiren, kafanızı karıştırmayan, net olan ve sevgisini vermekte cimri olmayan birileri varsa kıymetini bilin. Ve biz de böyle insanlar olmaya çalışmalıyız aslında. Birilerinin yalnızlığını alabilen, içini rahatlatabilen, ilgi ve sevgi gösterebilen…

Her an kendimi, zaten hayatım boyunca hep böyle oldu zaten benim hiç yüzüm gülmez ki vs vs diyerek kuyunun dibine atmaktan korumaya çalışıyorum. Geçende, kendinden kötü durumdakileri düşünüp haline şükretmenin etikliğini sorgulamıştım ya hani, şu an aslında kendimden kötüleri değil de benim gibi zorluk yaşayanları görüp o dayanıyor ben neden dayanamayayım diye kendime gaz vermek istiyorum. Bu gayet etiktir bence. Ama bir yandan da benim kadar darbe alan var mıdır sevgi konusunda diye de merak etmiyor değilim. 

Dün mesaiden çıkarken öğrendim o gerçeği. Eve şoka uğramış şekilde geldim. Yemek yemeyi unuttum, diş plağımı takmayı unuttum, açtığım dolapları kapamayı bile unuttum. Başka neleri unuttum bilmiyorum bugün ortaya çıkar herhalde. Kahvaltı yapasım da yok şu an, zaten sevmiyorum kahvaltı. Bi Türk kahvesi yaparım belki. 

Doktor randevum vardı bugün ama acil bir şey değil, belki gitmem. Dışarı çıksam iyi olabilir belki de bilmiyorum. Ama gücüm yok. Adet döngüm de başladı zaten iki gündür, tam da zamanında yani. Hep böyle en hassas zamanlarımda yıkıcı haberler alma gibi bir özelliğim var sanki. Karnım ağrıyor, midem bulanıyor, halim yok ama hava da ne güzel güneşli bugün… Keşke biri kolumdan tutup dışarı çıkarsa kafam iyice dağılana kadar, dönünce kaldığım yerden devam edemeyecek hale gelene kadar da dönmesek eve. Yenilensem, değişsem, güçlensem, hiç bir şey umrumda olmasa artık. 

15 Ekim 2021

Bir ilişki size fal baktırtıyorsa gerçek değildir

Allah kimsenin karşısına boşlukta kaldığı ve tutunacak bir şey aradığı zamanda 

Bunu yazıp yarım bırakmışım. Başlık da atmamışım, şimdi attım. (Birazdan yazacaklarımla netleşecek anlamı.)

Muhtemelen üstteki cümleyi “… aradığı zamanda karşısına çıkan aşk ihtimaliyle sınamasın.” gibi bir şeyle tamamlayacaktım. Aklımda bu vardı ama işim çıkınca kaldı unuttum sonra. 

Hani birinden hoşlanıyordum ya. Sonra yeri değişti ama uzağa gitmedi. İlgisi de devam etti. O da benden hoşlanıyor gibiydi ve bu elektrik güzeldi. Bu kişiden aylardır bir hareket gelmeyince ben de haliyle stres topuna dönüştüm iyice. Kendimi uzak tutsam hemen neyin var noldu falan diyip geliyor ilgileniyor neşelendirmeye çalışıyor, uzaklaşmasam hatta biraz da ben adım atsam da yine bir şey değişmiyor aynı mesafede duruyor. Sürekli flört ediyor ama iş dışında bir mesaj atmışlığı yok. Kırk takla atıp bir şekilde numaramı aldı bi kere yazmadı. Bunun gibi bir sürü şey huzursuz ediyordu sürekli. Mesela her sabah kahve aldığım yerden, hiç adeti değilken onun da bir sabah kahve alasının gelmesi, o gidince yerine gelen erkek kişisini kıskanıp laf dalaşına girmesi kavgaya yer araması vs… Müdür bile sırf bunun yan masamda olup bana yoğun ilgi göstermesinden rahatsız olduğu için yerini değiştirdi mesela.

Yani benimle ilgilendiğine dair bir sürü kanıt çıkarılabilir. Zaten ofistekiler benden önce fark etmişti her şeyi ve bizi yakıştırıp imalı davranmaya başlamışlardı çoktan. Herkes baya emindi bizim olacağımızdan. Adam bildiğin yürüyor ama ben teklif etmesine izin vermiyor görünüyordum. Ben başta hep kendimi uzak tutsam da, hatta muhatap olmak istemeyip sırtımı dönüp otursam da (Allah hissettiriyor işte), onun yoğun ilgisine daha fazla direnemeyip ben de konuşmaya, şakalaşmaya başlamıştım. Ama dediğim gibi, hep bu seviyede kaldı. Tamam kız da ilgileniyor o zaman bir sonraki aşamaya geçelim durumu, teklif vs olmadı. Ne mesaj, ne buluşma, ne arama… Numaramı aldı işte bi bahaneyle dediğim gibi, hiçbir şey yazmıyor etmiyor. Ben yazayım dedim bir iki defa, ona da çok sade kısa cevaplar veriyor. Ben de kestim yazmadım. Beni kendi halime bıraksa uzaklaşıcam muhatap olmicam ama ona da izin vermiyor, iş dışında iletişim yok ama ofiste sürekli benle muhatap olma çabası, sürekli bir ilgi alaka. Millet dalga geçecek artık çocukla, biraz ilgi göstereyim de sakinlesin diye de ilgi gösterdim biraz ben. Böyle aşırı aptal bir huyum var. Önceki sevgilimde de böyle oldu, o da önceki iş yerimdendi. Millet dalga geçiyor benim yüzümden diye yüz vermeye başladım, elimi verdim kolumu kaptırdım meğer onun da aslında evleneceği bir kız varmış, beni sürekli gizleyip sonra ben isyan bayrağını çekince de bir anda gidivermişti... Onun yüzünden o işimden de olmuştum müdür böyle şeylere karşı aşırı katı olduğu için.

Neyse günümüze dönelim. Artık ne yapacağımı şaşırdığım için sürekli telefondan fal baktırıyordum bir süredir. Tarot kahve vs. İnanmamak lazım biliyorum ama bir tanesi de hayatında biri var demedi. Hatta ben özellikle soruyordum, baktırma sebebim de buydu, bu adamın hayatında biri mi var bundan mı böyle dengesiz diye. Öyleyse şerefsizin önde gideni olduğunu anlayıp çekilicem çünkü. “Yok öyle bir enerji almıyorum, öyle bir durum yok” vs. Ama ben hissediyormuşum işte. Kadınlar hissediyor da, kondurmak istemiyor, kabul etmek istemiyor…

Meğer herifin kız arkadaşı varmış. Şoka girdim. Son zamanlarda sürekli işten izin alıp gidiyordu, bugün neden sürekli izin aldığını bir arkadaşa söylemiş. Kız arkadaşını hastaneye götürüyormuş meğerse. Arkadaş da yakın olduğumuz için bana söyledi, bi de bilmem gerektiğini düşündü bence çünkü o da bizim birlikte olacağımızı düşünüyordu. 

Yani bir tek ben böyle düşünüyor olsam, kendi kafamdan senaryolar uydurdum diyeceğim. Hatta başka bir arkadaş da sürekli bana teklif etti mi diye soruyordu yani millet ne zaman teklif edecek de sevgili olacağız diye bekliyor gibiydi ben yok ya öyle bişey olamaz falan diyordum hani teklif gelmezse mağdur görünmemek için. Kız heveslendi bekledi ama teklif gelmedi olmasın diye. 

Neyse ki Allah ortaya çıkardı da öğrendim gerçeği. Yoksa bana kafayı yedirtene kadar oynardı herhalde. Allah kıza da hem şifa hem de sabır versin. Bi kere de düzgün bir adam çıkmaz mı karşıma ya, hepsi mi şerefsiz olur ooof offf.

Hem sabaha kadar ağlamak istiyorum hem de tek bir göz yaşı bile dökmek istemiyorum. Bana bir şey olmadı, o kendi rezilliğini düşünsün aslında. Kız arkadaşının olduğunu gizleyip ulu orta benimle ilgilenmesiyle karaktersizliğini gösterdi. Hepsi illa ki ortaya çıkacak yakında. Şimdilik sadece ben ve bana söyleyen kişi biliyoruz. Yüksek ihtimalle müdür de biliyordur. İzin alırken söylemiştir. Ama herkes öğrenir illa ki. Gerçi o zaman da bişey olmaz ki, ne de olsa şerefsizlere bir şey olmuyor. 

Bi de şimdi aklıma geldi, bi kere odadan biri hayırlı olsun dedi ona o izin alıp giderken. Belki de ciddi adımlar atmak üzereyken çıktı bu hastane işleri. Belki de birer birer herkes öğreniyor ama bana söylemeyip sessizce boş veriyorlar. 

Kısacası, aldatılmış hissediyorum. Karışmış, kalbiyle oynanmış gibi... Güvenimi yeniden kazanmaya çalışıyordum, yine başlamadan yıkıldı. Üzgünüm. Bi de benim hiçbir şeyden haberim olmadığı halde kendimi suçlu da hissediyorum o kız orda hastayken sevgilisiyle flört etmiş bulunduk diye. Ayyyy off.

Er ya da geç kesin teklif gelecek diye düşündüğümden, teklif gelirse kabul etmeli miyim yoksa biz birbirimize zarar mı veririz anlaşamaz mıyız diye ilişki astrolojisi çalışması bile satın aldım bi ton para verip. Neyse ki çalışma daha tamamlanmadan yazıp iptal ettim de parayı iade edecekler. Ben de bi de böyle bi huy var işte, arızayı bulana kadar takılıyorum uğraşıyorum gerekirse para döküyorum. Bunun bir ilerisi de dedektif tutmak olurdu herhalde. 

Bu yazıyı yazarken şimdi kız kardeşim geldi. Allah bir yerden alıp bir yerden veriyor işte. Özür diledi bana karşı ağır konuştuğu için. Kardeş gibi değil de arkadaş gibi takılalım dedik anca böyle anlaşabiliriz anca böyle kardeş kıskançlığım baş göstermez diye… Sonra bu olayı ona da anlattım, o da şaşırdı. Ne kadar çok evlenmemiş kadın olduğundan bahsettik, önceden hep sineye çekiliyormuş galiba ama artık kadınlar kendi ayakları üstünde durabildikçe evlenmiyorlar. Bir de galiba yaş ilerledikçe gerçekten de sağlamlar kapılmış çürükler kalmış oluyor dedikleri gibi… Yoksa kimse hayatını yalnız geçirmek istemez ki bence. 

Bak yine sinirlendim ya. Bi keresinde ona neden izin aldığını sorduğumda “ya bi arkadaşın hastane işi vardı da” diyip kafasını çevirip gitmişti. Lan, kız arkadaşın o senin, sevgilin be! Öptüğün, sarıldığın kadın. Hasta olunca “bi arkadaş” mı oldu. Kadın sanırım kansermiş bu arada. Bu yüzden beyimizin morali bugün çok bozuktu. Kendini işine veremiyordu. Kadına üzülmekten bize onun kız arkadaşı olduğunu bile söyledi yani o derece. 

Bir yandan da aklamaya çalışıyorum hala var ya, iyi insanlarla karşılaşma umudumu yitirmemek için… Belki de ayrılmışlardı, ama hastalanınca yardım etmek zorunda hissetti kendini o yüzden bir arkadaş diyordu ama hastalığı ciddileşince yanında olmak için tekrar barıştılar bilmem ne diye 🤦🏻‍♀️ Bunu kardeşim de söyledi belki ayrılmışlardı ama insanlık namına hastane işlerinde yanında oluyordur diye. “O zaman neden kız arkadaşım desin ki, bi arkadaşım derdi” dedim. Başta gerçekten de bi arkadaş diyordu gerçi, ama sonra niye “kız arkadaşım”a döndü o zaman ayyyy yeter düşünme düşünme tamam bitti. 

12 Ekim 2021

Yıllar geçse de geçmeyen kardeş kıskançlığı

Bazı ilk çocuklar vardır ki neşeyle karşılanmıştır, en güzel şekilde büyütülmeye çalışılmıştır, doyasıya sevilmiştir, ilgilenilmiştir. Ama sonsuz kredi verilmiştir anlamında değil bu, ilgiyle ve dikkatle yetiştirilmiştir yani.

Bazıları da vardır ki anne baba neye uğradığını şaşırmıştır. Kendileri daha çocukken bu nerden çıktı demiştir. Kendi dertlerinden başlarını kaldıramadıkları için çocuk da kendi kendine bir şekilde büyümüştür… Zatürre olmuştur, kafasını yarmıştır, balkondan atlamaya ramak kala havada yakalanmıştır vs…

Ben ikincisiyim. Büyüdükçe de ellerinden geldiği kadar maddi olanaklar sunularak o açık kapatılmaya çalışılmıştır mesela. Ama hiçbir şey duygusal boşluğun yerini doldurmuyor, kesin bilgi.

Böyle çocukların kardeşleri daha şanslı oluyor çünkü anne baba ilk çocukta anne baba olamıyor ama ikincide olabiliyor.

Sonra o kardeş sevgiyle, ilgiyle hatta biraz da şımartılarak büyütülüyor. Ablası da sokak kedisi gibi kalıyor hep. 

Kardeş bir türlü ablasının tuhaflıklarını anlayamıyor. Nankör diyor. Kıymet bilmez diyor. Ablaya kafa tutuyor anne-babamı üzüyorsun diyerek.

Abla anne babaya çemkiriyor bazen. Geçmişi deşiyor, yine en çok kendisinin kanayacağını bile bile. Bazen hak veriyorlar ona ama konuyu kapatıyorlar. Çünkü hiçbir şeyi değiştiremeyiz artık. 

Ama biz de değişemiyoruz işte. Hele ki hayat da diğer yandan vurmaya devam ediyorsa. Hoş onun altında yatan sebep de sevgisizlik çıkıyor ya... 

Demek istediğim, herkes çocuk yapmamalı. Hadi bi tane yaptı, afalladı, bari ikinciyi yapmamalı. Çocuklarda ayrımcılığı hele hiç yapmamalı. 

Ben hayatım boyunca kız kardeşimle iyi olabileceğimi sanmıyorum artık. 

Ve çocuk sahibi olmayı da, anne olmak isteyebileceğimi de sanmıyorum.

Hayattaki en büyük sınavın sevgisiz büyümek olduğunu düşünüyorum. Çünkü bir kere hamurun böyle yoğrulduysa, ömrünün geri kalanında da karşına seni ölümüne sevenler bile çıksa o sevgiyi kabul edemiyorsun, çok yabancı bir duygu olduğu için afallıyorsun, korkuyorsun, kaçıyorsun…

Bizim imtihan da böyle işte.

Neyse ki yaş 35 yolun yarısındayım artık. Allah hayırlı ölüm versin, ölümün güzelini versin bari ne diyim. 

Kendinden kötü durumdakileri düşünüp haline şükretmek

Sizce bu başlıkta yazdığım şeyi yapmak ne kadar doğru? Yapınca bir anlık iyi hissettiriyor evet ama yapılmalı mı?

Ben bir süredir psikoterapi alıyorum ve daha ilk seanslarda bundan bahsetmiştim, yani biraz derdimi anlattım sonra bizimkilerin hep daha kötüleri düşünüp şikayet etmememi söylediğinden bahsettim. Direk bunu yapma yanlış demese de “Peki bu sana iyi hissettiriyor mu? Bana hissettirmezdi şahsen” diyip kafamı karıştırdı. 

O seanstan beri bunu yapmayı azaltmaya başladım ama zorlandığımı fark ettim. Meğer kendi moralimi bozmamaya çalışırken ne kadar çok kıyaslama yapıyormuşum. 

Siz de böyle misiniz? Ne düşünüyorsunuz?

08 Ekim 2021

Ov şit ! (Oh shit)

Başlığın orjinalini paranteze yazmak istemezdim ama tek yazınca da çok anlaşılmaz durdu sanki.

Şaşkınım ve bu şaşkınlığımın nedeni patır patır açılan kapalı instagirller. 

Bugün işyerinde bi arkadaş gelip Ebru Severtürk’ün açıldığını Twitter’ın bununla çalkalandığını çünkü açıldığı halde düğüne kapalı gittiğini falan anlattı. Rabiaca da açılmıştı dedi. Benim hiçbirinden haberim yok. Benden sonra millet dökülmüş meğer. 

Açıldığımdan beri herhalde ilk defa bu kadar kendimi ucube hissetmediğim bir gün oldu. Son günlerde baya içe kapanmaya, dışlanmış ve yalnız hissetmeye, az önce de dediğim gibi ucube gibi hissetmeye başlamıştım. Çünkü çevremde benim gibi sonradan açılan hiç kimse yok ne işte ne mahallede ne akrabalarda… Zamanında merakla ve keyifle takip ettiğim kapalı ve çok şık giyindikleri için örnek aldığım kişilerin de açılması demek ki ruh sağlığım yerinde, demek ki ben kafayı yiyip dengesiz hareket etmemişim(annem kafayı yediğime bağlıyordu çünkü) , bu akıl baştayken de verilebilir bir kararmış dedirtti. 

Özellikle de withahsen. Bu kız topuz bile yapmazdı, hep penye şal takardı. Neredeyse çarşafın bir alt basamağı gibiydi baya tesettürüydü. En çok da onun açılmasına şok oldum. Kızkardeşime söyledim önce inanamadı. Ama kız kardeşime söylerken içim nasıl rahattı var ya… içimden “bak hayran olduğun kızlar da açılıyor hadi onları da dışlasana bakalım” diyordum. Çünkü kardeşim ben açıldığımdan beri bana karşı çok farklı, eskisi gibi saygı duymuyor daha kolay üzüyor. Özellikle yalnız bırakıyor (Sanki annemle içten içe sürekli cezalandırıyorlar beni). Üzüldüğümü gördüğü halde kılını kıpırdatmıyor mesela kırıyor beni ve ben kırıldıkça acı çekmemi izliyor baya. Eskiden daha anlayışlıydı. Benimle hiçbir şey yapmak istemiyor. Konu birlikte dışarı çıkmaya gelecek diye ödü kopuyor, benimle dışarda olmaktan kaçıyor. Önce tamam diyor son anda vaz geçiyor. Benim de çok ağırıma gidiyor tabi elimde değil… Gerçi onlara da hak veriyorum onlar da şoku atlatamıyor ama işte bu kadar ciddi bir karar alıp da yalnız kalmak çok zor. Destek arıyor insan. Bu yüzden de çoğu kız evlenince açılıyor aslında, eşlerinden destek alarak bu geçiş sürecini daha kolay atlatmak için. 

Baya güçlüyüm ben aslında ya baya baya tek başıma ayaktayım helal olsun kız bana. 

Bir sürü konuşuyorlar etraftakiler arkamdan biliyorum ama napabilirim ki. Bizim eskiden bir stajyer kız vardı kapalıydı, geçen aylarda ziyarete geldi o da açılmış. Ben de daha bir kaç aydır açıktım. Çok tepki aldın mı falan gibisinden bir şeyler sormuştum “herkes konuşuyor tabi fark ediyorum ama gelip bana bir şey söylemedikleri sürece umrumda değil” demişti. Hak vermiştim. Ve ben de kim ne konuşuyor acaba diye düşünmeyi bıraktım. Gelip yüzüme söylerlerse belki o zaman ciddiye alırım. 

Yine bir noktaya takılıp bir sürü yazdım. 

Velhasıl kelam, dünya değişiyor. Herkes özgürce kendi hayatını yaşasın. 

Ha bi de eşcinsellik konusu var. Her yerde açık açık belliler artık. Kimse kendini gizlemiyor, okullarda bile. Kardeşimin okulunda varmış mesela iki kız. Geçenlerde gittiğim bir mağazanın kasiyeri de geydi. 

Baya baya kova çağına gidiyoruz gerçekten de. İnanılmaz ama astrologların dediği çıkıyor. Özgürlük, harekete geçme, boyun eğmeyi bırakma vs. Ayak sesleri duyuluyor yeni çağın. Artık geleneksellik devre dışı. 

The Drama Queen

Bir süredir dram yazılarımla buraya yolu düşenleri boğduğumun farkındayım. Buna rağmen okuyan, yorum yapan, yanımda olduğunu hissettirenler çok kıymetliydi, sizi seviyorum iyi ki varsınız. 

Ben bir yengeç burcuyum… ve belki bilirsiniz yengeç burçları genelde hep dramatiktir. Hayata dramatik bakar, acıdan hem kaçar hem de zevk alır öyle tuhaftır. Tam bir Drama Queen’dir yengeç kadınları. Zaten isminin orjinali de “Cancer”, ne beklersin ki ya kendini kanser eder dert üretmekten ya da karşısındakini maalesef :) Memnun olmam zordur, hep bir kulp bulurum. Sudan nem kaparım. Biraz üzgün oldum mu ipin ucu kaçar, her şey kötü görünmeye başlar, kolay kolay toparlayamam… Daha da kötüsü toparlanmama yardım etmek isteyenlere de izin veremem. Dedim ya hem acıdan ölecek gibi olan ama aynı zamanda da bu acıyı uzattıkça uzatan belki de böyle keyif alan tuhaf bir şeyim işte. Bir de yükselen oğlak olmam konusu var, yükselen oğlakların her şeye gerçekçi bakma huyları vardır. Mutlu olma izni vermezler kendilerine. Hayatın gerçeklerini yüzlerine vurup ciddiyeti korurlar hep. 

Haritamı da çok inceledim. O kadar çok hayattan keyif almamı engelleyen konum var ki. Haritam hep yılmadan mücadele etmem ve gücümün farkına varıp doğru kullanmam ile alakalı uyarılar veriyor. Rahat yok yani. Laylaylom güleyim eğleneyim her şeyi oluruna bırakayım dememe pek izin vermiyor. Mücadele edeceksin, gücünü fark edeceksin, kendi başına ayağa kalkmayı öğrendiğin zaman ancak hayatın düzene girecek diyor. Sümsük olduğum sürece debelenmeye devam edeceğim yani. 

Ama bu sıralar öne atılmam için de uygun zamanlar değil gibi görünüyor. Sert gezegen açıları alıyorum. Sadesati denilen zor bir dönemden geçiyorum -ki bu dönem ağzında kuş tutsan yaranamazsın kimseye ve hiçbir şey yapmasan da gıcık olunan bir türlü sevilemediğin lanet dönem. Neyse ki az kaldı 2022 yaza doğru bitiyor inşallah. 

Doğum haritamı inceleyip transitlere baktığımda tüm bu yaşadıklarımın kaçınılmaz olduğunu, belki iyi bile dayandığımı, bir şekilde altından kalktığımı da görüyorum. Astroloji bilenler varsa mesela 1.evimdeki retro Mars’ımın üzerinde çift dikiş atan transit Plüton beni ölmekten beter ediyor aslında. Ayağa kalktıkça yere seriyor ki daha güçlü kalkayım diye. Kişiliğimi, özgüvenimi bir şekilde yerle bir ediyor hayat ve yeniden kalk diye bekliyor yeniden yerle bir etmek için. Ama geçeceğini bilmek güzel. Her şeyin akış halinde olması gibi, gezegenler de hep bir hareket halinde ve o Plüton illa ki oradan da geçip gidecek. O zaman nasıl bir kişilikle uyanmış olacağımı çok merak ediyorum. Görevini tamamlayıp gittiğinde çok güçlü, olgun ve farklı bir ben ile karşılaşacağıma eminim. 


Bugün yaş pasta alıp bizimkileri yeni eve davet ettim. Yeni eve taşınıyorum demiştim ya, burası bana iyi gelecek galiba ya. İnşallah. Belki de bu yüzden arada bir içimde bir neşe kıpırtısı oluyordur. Farkında değilim ama yeni yer içimi neşelendiriyor olabilir. Bizimkilere çok yakınım. O yüzden tereddütteydim. Ama iyi düşünelim iyi olsun. Her şey güzel olur inşallah. Neyse işte pasta aldım işten gelince aradım “çayı bende için” dedim. Hep birlikte oturduk sohbet muhabbet çay pasta derken baya güzel oldu. Bayadır böyle ailece normal bir ortam kuramamıştık. Herkes mutlu gibiydi. Ben kendimi nötr hissediyorum ama en azından beni yaralayacak dış etkenleri azaltabildiğim için umutluyum. İnsanlara alınmayıp, her şeye rağmen iyi davranıp karşılığında da olumlu dönüşler alarak kendimi korumaya almaya karar verdim şimdilik. Şımartıcam onları, etrafımdakileri, en gıcık olduklarımı, en hoşlanmadıklarımı bile belki. Önce bi noluyor derler ama sonra kimse kayıtsız kalamaz önemli hissettirilmeye. Dozu kaçırmamak önemli sadece, sonra bi de kendimi değersiz konuma düşürmemem lazım. İyi ayarlamam lazım. Çünkü insanlar onlara iyilik yapıp biraz kıymet verince “bana iyi davranacak kadar düşmüş” gibi saçma düşüncelere girip kendilerini bişey sanabiliyorlar. Örneğin bizim müdürde öyle oldu. Ben çok saygılı, ilgili ve bir dediğini ikiletmeyen biriydim, hasta olsa mesaj atar özelden sorardım bir şey olsa zor durumda kalmasın diye halletmeye çalışırdım falan sonra noldu bana nazı geçebiliyor diye yüklendi de yüklendi üstüme. Odada ne olsa kabak bana patladı. Dayanamayıp sesimi çıkarıp biraz tavır koydum. O ilgi alakayı kestim, mesela sabahları ordaysa yanına gidip günaydın derdim akşamları çıkmadan önce iyi akşamlar derdim bunları kestim. Bir şey sorduğunda ciddi, kısa ve net cevaplar verdim, böyle yapınca kıymetlendim sanki. Özellikle durup halimi hatrımı sorar oldu yanımdan geçerken. Bi kibarlık geldi adama sanki. İnsanlar tuhaf. 

07 Ekim 2021

İnsanlar konuşa konuşa

Korktuğum kadar zor geçmedi bugün. Ama yine akşam oldu eve geldim ve yine yarın işe gitmek istemiyorum:( Gerçi evde de mutlu değilim ki, en azından işte iki insan yüzü görüyorum, bir kaç kelime konuşma imkanım oluyor. 

Konuşmak gerçekten büyük ihtiyaçmış yalnız yaşamadıkça fark edemiyor insan. 

Bir kaç saat bizimkilere gittim. Gayet normal oturduk konuştuk. Eve döndükten sonra babam gruba mesaj attı, Yargıtay kararıyla hayırsız evlatlara miras verilmeyecek gibi bir şey paylaşmışlar internette onu göndermiş. Hiç bir problem yaşanmadan geçen bir akşamdan sonra neden böyle bir şey gönderdi anlamadım. Gözünüz Aydın yazdım ben de. Gerçekten hayırsız evlat mıyım diye düşündüm. Hayırsız evlat nedir? Hayırlı evlat nedir? Bizimkilere sorsan senin bize ne faydan oldu ne hayrın dokundu ki derler. O zaman hayırsız mı oluyorum? Onlara bir şey veremedim diye hayırsız mıyım? Veremedim mi gerçekten? Vermek zorunda mıydım peki? Onlar bana ne verdi? Hayırsız olduğumu düşünmüyorum. Okullarımı başarıyla bitirdim, etrafımdan ne kadar saygılı başarılı edepli olduğum söylendi hep özellikle aileme. Hep iyi şeyler söylendi hakkımda, ama bizimkilere yetmedi. Daha sonra iş güç sahibi olunca yeri geldi para verdim, işleri oldu yardım ettim. Ama yeri geldi inadına yardım etmedim, uzaklaştım, itiraz ettim, tutamadım kavga ettim. Enayi yerine koyuluyordum çünkü. Dolandırsam, ne bileyim hırsızlık gibi işlerle onları utandırsam ya da girdiğim ortamlarda onları rezil etsem, usta bi yalancı olsam vs bir şekilde onları zora sokacak şeyler yaşatsam belki hayırsız olabilirdim. Belki de o zaman daha kıymetli olurdum. Ama yalan söylemeyi beceremeyen, yanlış bir şey derim korkusuyla kendisini savunamayan, hassas, kırılgan biri oldum çıktım. Arada bir kendi fikrimi de belirtmek isteyince de hayırsız oluyorum. 

Yalnız kalıp izole etmek istiyorum kendimi ama sonra çok sıkılıyorum.

Hani Yıldız Tilbe’nin bi twiti vardı “hepinizden nefret ediyorum ama yalnızken de canım sıkılıyor” diyordu. Tam da böyle bir şey.

Bir zamanlar beni biriyle tanıştırmak istemişti bir akrabamız, hayırlı bir iş için. Kabul etmiştim ben de. Adam aileden kendini soyutlamış, yıllardır yalnız yaşayan bir mimar. Ailesi de sadece paraya ihtiyaçları olunca oğullarını hatırlıyor o da para gönderiyor böyle bir ilişkileri var. Adamla iletişim kuramadık bir türlü, resmen konuşmayı bilmiyor. Ne diyeceğini, ne zaman diyeceğini bilemiyor ve susmayı tercih ediyor. Çok sürmedi ben sinir krizleri geçirmek üzereyken iletişimi kestim. Demek ki insan kimseyle konuşmaya konuşmaya böyle mi oluyormuş acaba? 

Bi zaman sonra bir şans daha vermek istedim ben kendim iletişime geçtim. Meğer beni stalklamaya neler yaptığımı takip etmeye devam ediyormuş. Ama iletişime geçme yok asla. Biraz da yardımcı olayım bu sefer daha sabırlı davranayım dedim ama yine olmadı ben de temelli kestim irtibatı.

Detaylı bakınca herkesin hayatı ne kadar da zor. Ve iyice inceleyince çoğunlukla iletişim kaynaklı sorunlar hayatın merkezinde olup diğer her şeyi etkiliyor. Ya kişi kendini ifade edemiyor, ya anlaşamadığı insanlarla yaşamak zorunda kalıyor, ya susmak zorunda bırakılıyor falan filan…

Hayatın inişleri çıkışları var. Evet çok zor zamanlar geçiriyoruz, çok zor şeyler yaşıyoruz ama güzel şeyler de oluyor. Hep dibe gitmeyiz dip sonsuz değil, en azından öyle umuyorum. Bir yerde zemine çarpıp yukarı çıkarız elbet herhalde. 

Bu bir kaç gündür her ne kadar karanlık bir ruha sahip olsam da arada bir saniyelik de olsa bir neşelilik hali kaçıyor içime. Nedenini anlayamadım. Sanki mutlu olmalıymışım gibi bir his doğuyor ama düşünüyorum bir şeye dayandıramıyorum. Sebep bulamayınca da karanlığıma geri dönüyorum. Ama o neşe hali o kadar güzel ki. Keşke mantıklı gelse, sebebini çözsem, geçmeyeceğini bilsem de doya doya yaşasam. Belki de ruhumun kendini savunma halidir. Bu kadar karartma öldüm yeter diyip içerlerden neşe üretmeye çalışıyordur ne bileyim. Ya da bir ihtimal daha var İnşallah delirmiyorumdur 😅😬

05 Ekim 2021

Tahammülümüz kalmamıştır

Yarın işe dönüyorum. Sesim bozuk hala ama iyiyim. 

O kadar çok gitmeyesim var ki, hiç istemiyorum yine o ortama girmeyi.

Beni işe bağlayan tek bir sebep yok para dışında. Ne insanlar ne de yaptığım iş…

Bari erken gidip birlikte kahvaltı yapacak birini bulayım dedim güne iyi başlarım diye, düşün düşün kimseye güvenemedim. Ağzımdan kendi özel hayatımla alakalı bir şey kaçırırım da yuvada ağzını açıp bekleyen kuş yavruları gibi dedikodu bekleyenler anında yayar diye… Yüzüme söylemeseler bile hissediyorum takip ettiklerini, konuştuklarını. Çünkü bir anda hal hareketleri tavırları değişiyor, samimiyeti bir anda bitiriyorlar vs. 

Gerçekten, sadece bir sabah kahvesi, biraz sohbet ve öyle işe geçmek istedim ama dedikodu dışında sohbet edebilecek, ruhumu karartmayacak tek bir kişi bulamadım… Sadece eski birimindeki bir arkadaş geldi aklıma ama erkek. Onunla oturup kahve içtiğimizi görseler ohoooo neler neler söylerler. O da zaten bu riski alıp kabul etmez bence. Hep kafa bunlara çalışıyor bunlarda çünkü. Bi de bu erkek arkadaş da belki hayırdır bana mı yürüyo diye düşünebilir çünkü hiç öyle oturmuşluğumuz yok. Sadece bu aralar aklıbaşında birilerine çok hasretim. 

Offf hiç gitmek istemiyorum ya.


04 Ekim 2021

Bir zamanlar gözyaşı geceleri diye bir şey vardı sanki

Sevgili ağlama duvarım. 

Blogun adını ağlama duvarı koymalıymışım aslında. 

İlk yazılarda daha olumluydum ne ara böyle oldum ben. Hayat işte. Kişisel ciddi kararlar alınca yalnız kaldım, yalnız kaldıkça da ruhsal depremler başladı… İnsanlar kendi hayatı hakkında ciddi kararlar alabilme cesareti gösteriyorsa takdir edilmeliyken bizim ülkemizde “böyle geldi böyle gider” kalıbına uymadığın sürece hainsin, tehlikelisin, dışlanırsın. Değişikliğe, cesarete, kararlılığa tahammülü yok kimsenin. Herkes “aman boşver böyle kalsın, ne gerek var risk almaya böyle idare ediyoruz işte” modunda. Böyle devam etmiş ya bir kere, mutsuz mu ediyor geriye mi götürüyor kimsenin umrunda değil zaten 3 günlük dünya yaşayıp ölcez ne gerek var ses çıkarmaya yaşayalım bitsin gitsin deniyor. Aykırılık yapan da ucube muamelesi görüyor. Yalnız bırakılıyor, bu şekilde cezalandırılıyor. 

Ülke böyle dedim de, aileler de böyle. Mesela bizim aile, ben ses çıkaran kişi olduğum için afaroz edildim ve kız kardeşim de sırf benim yaşadıklarımı yaşamaktan korktuğu için ses çıkarmadan sabrının son damlasına kadar alttan alıyor. Bana sinirlenip köpürmelerinin yanında bir yandan da diğerlerine “bakın böyle yaparsanız siz de bu duruma gelirsiniz” tehdidi vardı aslında. Benim karakterimde yok ki boyun eğmek, istesem de susamazdım. Şimdi mutlu muyum, değilim ama eminim ki o eve dönsem daha mutsuz olacağım. Bu günlerimi mumla arayacağım. O yüzden elimdekinin kıymetini bilmem lazım. 

İlaçları kullanmaya başladım. İyileşmeye başlıyorum sanki. Burnum eskisi kadar akmıyor gibi. Daha yeni uyandım gerçi görcez bakalım. Ama öksürük arttı. O da geçer inşallah. 

Müdüre mesaj attım, insan bi cevap yazmaz mı ya. Fazla şey mi bekliyorum. Bi geçmiş olsun demez mi personeline. Dün birkaç arkadaşa da attım haber verim diye onlar da tamam geçmiş olsun dedi geçti. Yine çok hassas düşünüyorum yine kendimi üzüyorum aaah ah ben ne zaman aşıcam bunları. 

Ekleme: Birkaç saat sonra müdür mesaj atıp geçmiş olsun dedi. Başka bi arkadaş da hastamısın ya geçmiş olsun mevsimseldir inşallah falan dedi. Demek ki ilgilenilebiliyormuş, kiminle muhatap olduğumuzmuş önemli olan. 

03 Ekim 2021

Özeleştiri

Hastalığım ağırlaşınca yine hastaneye gitmeyi gündem ettim bizimkilere, ama sonra kendim giderim diyip hazırlanmaya başladım. Neyse insafa geldiler de götürdüler beni. Ama bi ton laf yedim tabi, dün niye gitmemişim bugün işler güçler birbirine girmiş benim yüzümden, sabah niye kendim gitmemişim vs vs. 

Hastanede aile hekimi vardı sadece ve herkese o bakıyordu sırayla. Sırtımı göğsümü dinledi, boğazıma ateşime baktı. Antibiyotik, burun spreyi ve vitamin verdi. Bi de 3 günlük rapor ama ilk günü bugünmüş raporun yani çarşamba işteyim. İnşallah geçer o zamana kadar. 

Evdekilerde aram çok kötü, herkesle aram çok kötü. Galiba sorun bende ya. 
Belki de hep almaya odaklıyımdır hiç vermiyorumdur. Benimle ilgilensinler beni sevsinler beni alttan alsınlar vs diye düşünüyorumdur hep ama karşılığını verdiğimi sansam da veremiyorumdur belki. Belki de sevgi alamadıkça başka başka şekillerde almaya çalışıyorum diye hiçbir şekilde aldıklarım bana yetmiyordur. Zorla ilgi zorla dünyevi bişeyler ile bu açığı doldurmaya çalışıp dolduramadıkça daha fazlasını isteyip sinir bozuyorumdur. 
E millet de ver ver nereye kadar di mi. Bi türlü mutlu edemiyorlar bu kızı. Hiçbir şey yetmiyor. Çünkü eksik olan şey başka. Hiçbir zaman da diğer şeyler o boşluğun yerini dolduramayacak maalesef.

Hayatta yalnızlığı deneyimlemek

Hala çok hastayım. Dün bi ara babam hastaneye gidelim geçmezse dedi tamam dedim sonra çıkarken unuttu beni. Meğer dışarda başka işleri varmış da giderken beni de hastaneye bırakacakmış ama unutmuş. 

Bugün hala kötüyüm. Sabah yani az önce babama “hastaneye gitsem iyi olcak galiba” dedim hani belki tamam bırakayım seni falan der diye. “Olur git” dedi, sanki izin alıyorum adamdan. Bir de hangi hastaneye gideceksin diyor tavsiye veriyor o hastaneye git ya da diğer hastane daha iyi gibi ona git falan diye. Ayakta zor duruyorum gelmiş bana ona git buna git diyor. Sinirden oturdum ağladım. Anneme anlatıp bi de öyle ağladım. Babamla konuştu. Demiş ki “aslında bugün evden çıkmayı düşünmüyordum ama isterseniz sizi bırakır gelirim”. 

Annem ben açıldığımdan beri mümkün olduğunca yanımda durmak istemiyor, o da kardeşim de. Benimle hiçbir yere gitmiyorlar rahatsız oluyorlar benden. Bunu bildiğim için ve babamı zorla evden çıkardım diye sonradan lafını işitmemek için “ gitmicem vazgeçtim” dedim. Ve konu kapandı. Annemin de canına minnet, kesin çok zorlayacaktı yanımda durmak için kendini  

Akşama doğru kendi başıma giderim artık herhalde. Üfff hiç tek gidesim yok ama ya. Çok güçsüz hissediyorum.

Covit testinden çok korkuyorum o çubuğun burna sokulması çok korkutuyor beni. Herkes de biliyor bunu. Buna rağmen yalnız bırakılıyorum, insanda biraz empati olur.

Ya gerçekten ben bu dünyaya yalnız olmaya geldim galiba. Birileri de nazımı çekse, birileri yanımda olsa ne olurdu yani. Hep güçlü olmak zorunda kalıyorum, hep tek başıma yapmak zorunda kalıyorum eninde sonunda. Hiçbir zaman hiç kimseden bir destek göremiyorum. 

Siz bana bi akıl versenize, dahiliyeye mi gitsem acile yoksa test mi yaptırsam direk. Yarın iş var ama hiç gidecek halde değilim. Ya rapor alıcam ya da covid pozitif çıkarsam gidemicem ama napcamı şaşırdım. Bi de özelde 250₺ mi testler? Çok pahalı değil mi ya…

02 Ekim 2021

Borsa

Bulaşmayayım bulaşmayayım diyorum ama çevremden gelen haberler de çok tahrik edici oluyor. 

Babamın arkadaşı bu şekilde dükkan almış. Teyze oğlu da kazanmış ablasına bilezik almış. En azından ufak bir miktarla denemek istiyorum. Ama şöyle doğru düzgün tane tane anlatan bir yer bulamıyorum. Kuzenle hiç konuşmuşluğumuz yok o yüzden sırf bunu sormak öğrenmek için muhabbet kurmak hoş olmaz gibi geliyor. 

Aranızda var mı bilgisi olan, yapan, kazanan ?

Dünya Kahve günü


(Not: Yazı Cuma akşamı yani dün akşam yazıldı ama yayınlamaya fırsatım olmadığı sonra da hastalığım ağırlaştığı için bugün yayınlıyorum. )
 
• Bugün dünya kahve günüymüş. Belki bir yerlerde bedava kahve olur dedik ama olmadı. Uygulamadan sipariş verince falan oluyormuş. Uğraşmadık. Ben de gittim kahvemi kendim aldım. Bi de limonlu cheesecake aldım. Bu cheesecake’i güzel bir günümde Starbucks’ta oturup keyifle yemeyi planlıyordum ama bugün moralimi yükseltmesi için almak daha makul geldi. Kendimi mutlu ermek için aldım. Gerçekten de iyi geldi. 

• Dünden beri hastayım. Dün biraz burnum tıkanmaya başlamıştı bir de başım ağrıyordu hafiften. Ama bugün akşama doğru şarıl şarıl akmaya başladı burnum. Şu an ikide bir hapşırıyorum ve peçete yetiştiremiyorum kendime. İkinci aşı zamanım geldi aslında bugün aşıya gidecektim ama grip nezle vs durumlarında yapmıyorlarmış iyileşmeyi bekliyorlarmış o yüzden gitmedim. Ağrım sızım yoktu ama bu gece olacak gibi. Bu gece zor geçecek gibi geliyor. İki gündür nurofen’e başladım inş onun da desteğiyle kolay atlatırım. Evdekiler de oldu, teker teker hastalanıyoruz ve 3 gün sürüp geçiyor. Ben de pazar gününe iyileşmeyi umuyorum en geç