31 Ocak 2021

Avrupa Yakası


Dün canım sıkılmış bunalmış bir şekilde öyle nette dolaşıyordum, youtube'da beni canlandıracak bir video ararken Avrupa Yakası dizisinden Burhan'ın medyumluk yaptığı kısmın kısa bir videosuna denk geldim ve izlemeye başladım. Açtığım gibi ruh halimin değişim hızı efsaneydi yani :)))

Ne kaliteli diziydi yaa. Yayınlandığı dönemlerde ben son sezonunda falan izlemeye başlamıştım arada bir, öyle ilk bölümlerden takip etmiyordum. Geç keşfedenlerdendim.

Moralimi ziyadesiyle yerine getirince, açayım bari birinci bölümden izlemeye başlayayım dedim. 

Dünden beri izliyorum. Çok çok başarılı. Gaffur varken Burhan varkenki bölümlerde tvden izliyordum ama onlar yokken de gayet komikmiş, ilk bölümlerden beri kaliteliymiş.

İlk bölüm ya da ikinci bölümde, ofise küçük, yeni mezun bir kız geliyor. Sevgilisi 81 gül göndermiş neden 81 diyorlar, çünkü doğum yılım diyor. Diğerleri ne kadar genç olduğunu kıskanıyor falan. Vay be dedim 81'lilerin yeni mezun olduğu yıllarmış, şimdi 39 oldu bunlar... O zamanlar dönemin en çıtırıymışlar.

Dizi ne zaman başlamış diye baktım da, 2004 Şubat yazıyor. Ben o sene daha lise sondaydım... 

Ama komik bir şekilde, Aslı'nın yaşadıklarının benzerlerini yaşadığımı fark ettim ben de aynı yaşta. Evden ayrılma isteği, evlilikle evde kalma arasındaki araf vs. Hiç izlemediğim ilk bölümlerdeki konuların hayatımda bu kadar aktif olması klasik Türk aile yapısının hep aynı olduğunu, değişmediğini de gösterdi. Ama işleyiş o kadar doğal ki.

Çok sıkıldığınızda açın bir bölüm izleyin, kesinlikle tavsiye ediyorum :))

Mane'n Tail At kuyruğu şampuanı 💛

Bu aşiret boy at şampuanını bu yılın başında, 6 Ocak'ta teslim almıştım. Hemen o gün değil de belki ertesi gün kullanmaya başladım diye hatırlıyorum. 

Yorumlarda saçlara hacim verdiği, saç tellerini kalınlaştırdığı, dökülmeyi durdurduğu, güçlü ve sağlıklı bir görünüm verdiği yazıyor. Şuradan yorumlara bakabilirsiniz: https://www.trendyol.com/mane-n-tail/and-body-sampuan-946-ml-p-2698929

Ben aldığımda 80küsürdü fiyatı, arttırmışlar.

Benim bundan instagramda @merickeskin in paylaşımıyla haberim oldu, ona yazılan mesajlardaki memnuniyetle de iyice ilgimi çekti ve denemeye karar verdim. Bu kadar battal boy gelmesini beklemiyordum ama tabi koca atları yıkadıklarını varsayarsak çok da şaşırmamak gerek 😁

Evet bu şampuan atları yıkamak için kullanılıyormuş 😆 Ama herhalde insanlar için üretime başlayınca içindekilerde biraz değişiklik yapmış da olabilirler. Bilmiyorum. 

Şampuan çok köpürmüyor, ama gıcır gıcır yapıyor. Cidden saçtan gırç gırç ses gelecek gibi oluyor yani 😄

İki yıkama yapıyorum ben. Tek yıkama da belki yeterli olabilir ama bir türlü tek seferde aldığım şampuanı tüm kafama yetiremeyip, kalan kısımları da ikinci bir miktar şampuanla tekrar yıkamam gerekiyor. 

Dediğim gibi Ocak ayının, yani bu ayın başında aldım. Bugün ayın son günü. Yani 4 hafta geçmiş. Haftada 1-2 kere kullandım.

Haftalar sonra şimdi buraya yazma sebebim, bugün saçlarımın ön kısmında yeni bebek saçlar fark etmem oldu 💛

Şampuana gelen yorumlarda bebek saçlardan bahsedenler de var ama benim öyle bir umudum, beklentim pek yoktu. Tabi ki gönlümden geçen bu yorumların gerçek olmasıydı ama asıl beklediğim saç tellerimi kalınlaştırıp hacim vermesiydi(ve ilk kullanımda bu etkiyi vermeye başladı da). Ve dökülmeyi kesmesiydi, ilk kullanımda bile saçların dökülmesini büyük oranda azalttığını fark ediyorsunuz. Sonra ikinci üçüncü yıkamada sanki yine dökülme artıyor gibi olsa da artık eskisi kadar dökülmüyor. 

Bebek saçları gördüğümdeki sevinci anlatamam. Bu yeni bebek saçlar dediğim de, 1milim falan yani 😁 Bir iki tane, incecik tüy işte. Güçlenip kuvvetlendiklerini de görürüm inşallah tez zamanda, ve yazarım buraya 💛

Bu arada saç diplerime dermaroller uyguladığımdan beri acayip kaşınıyor ya. Hani yara kabuk bağlarken tatlı tatlı kaşınır ya, aynı öyle. Boşluğuma gelip de elimi götürüp bi kaşımaya başlayınca da tüm saç derimi toptan kaşıyasım geliyor kaşıdıkça daha çok kaşınıyor. Tutuyorum kendimi.

Yaza aslan yelesi gibi saçlarla girmek nasip olsun be 🥰


(Bu arada aklıma geldi de ben ara ara saçlarıma sarımsak ve zeytinyağı da sürdüm. herhalde 3-4 kere yaptım onu da. 2 kere direk sarımsağı kesip gezdirdim, 2 kere de küçük küçük kesip zeytinyağında bir gece bırakıp sürdüm. Onun da etkisi olmuştur muhakkak. İlgilenenlere, denemek isteyenlere bilgi olsun.)


Not: Boyalı saçlarda kullanılması önerilmiyormuş, ben bilmeden kullandım ve boya aktı. Beyazlar ortaya çıkınca fark ettim ki boyayı kaybediyor şampuan. 



30 Ocak 2021

Cilt serumu


Bu da cilt serumum. 
İlk defa bir cilt serumu kullanıyorum. 
Alerji falan olmaz inşallah. Bu gece uyguladım bakalım sabaha anlarız. 

Yanına Gülsuyu hediyesi göndermişler. Ne güzel. 

Kolajen, C vitamini çok faydalı biliyorum da diğerini bilmiyorum. Hiyaluronic Acid. Herhalde cilt yenileme yapıyordur. 


Bu da güzelce paketlenmişti rollerlar gibi. 

Masmavi bir cam şişesi var. Neden özellikle mavi acaba? C vitaminlerinde kahverengi mesela şişe rengi. 

Sabah akşam uygulamak gerekiyormuş. Yani sadece dermarollerla değil de normal günlük olarak uygulayabilirim. 
Kaç gün gider acaba. Bakalım hepsini zamanla görcez :)

29 Ocak 2021

Dermaroller’larım

Ürünün yorumlarında kutusuz geldi vs yazanlar vardı ama çok güzel paketlenmiş şekilde geldi. Hem karton kutu, içinde şeffaf kalın poşet, onun içimde de şeffaf kutu. Beğendim. 

Bu üstteki 1mm olan saç dipleri için. Alttaki de 0.5 yüz için olan. 


Bu akşam başladım. 

(Kullanmadan önce alkol ya da dezenfektan sprey ile dezenfekte edip sonra suyun altında tutup öyle kullanmak gerekiyor. Ben 80 derece alkollü kolonya döküp sonra musluğun altına tuttum, kağıt peçete üstünde birkaç dakika beklettim ve öyle kullandım.

Kullandıktan sonra da yine dezenfekte edip suyla durulayıp buzdolabında muhafaza etmek gerekiyor ki mikrop üremesin.)

Saç için maske de yaparım diyordum ama hiçbir şey yapmamak gerekiyormuş. O yüzden vazgeçtim yapmadım. Roller’ı kullandıktan sonra su dahil hiçbir şey sürmemek lazımmış, sadece serum, ampül olabilir. 

Neyse işte akşam Kırmızı Oda dizisi bitince önce yüzüme yaptım, sonra aldığım serumu uyguladım. Hiçbir şey hissetmedim diyemem, ince ince iğneler hissediliyor. Ama acıtmıyor. Bir de kapalı gözeneklerde böyle çıt çıt açıyor ya o his işe yaradığına inandırıyor insanı. 

Benim cildim çok hassas. Biraz kaşısam hemen ciğer gibi kızarır mesela. Dermarollerdan sonra da kıpkırmızı bir suratım oldu tabi. Sabaha geçer diyorlar, hassas ciltlerde 48 saati de bulabiliyormuş bazen. 

Şu an hala sanki cildime iğne batıyormuş gibi hissediyorum bu arada.

Uygulamaya şöyle devam edeceğim, araştırmalarım sonucu öğrendiğime göre:

İlk bir ay her hafta bir kere yani ayda toplam 4 seans. 

Sonra 5.seans 15 gün sonra. 6.seans yine 15 gün sonra. Daha sonra da ayda bir. 

Yaz aylarında kullanmayı bırakmak gerekiyormuş güneş lekesi olmasın diye. 

Uygulamadan sonra güneşe çıkmamak işin gece uygulanması daha iyiymiş. 

7-8 saat su dahil hiçbir şey sürülmemeliymiş. 24 saat sıcak duş, solaryum, plaj, makyaj vs yasak.  

Seanstan sonra da hemen serum kullanılıyor, istenirse serumdan sonra bir tur daha geçilebiliyor ama ben cildime o kadar yüklenmek istemedim.

Saçlar için de aynı şekilde devam edeceğim seanslara. Tek fark serum kullanmamak olacak. Saç tellerimin daha sağlıklı ve sağlam olması için yapıyorum. 

Serumu bir sonraki postta yayınlayacağım. 


Güncelleme: Sabah cildimdeki kızarıklık geçmiş olarak uyandım. 

28 Ocak 2021

Detaylı blog yazarlığı

Bazı bloggerlar ne güzel bir konu hakkında analizler yapıp  uzun uzun yazıyorlar ya. İmreniyorum valla. 

Mesela dizi yorumlayacak, tek tek osunu busunu açıklıyor anlatıyor... Ben ise beğendim/beğenmedim çünkü bu yüzden diyorum bitiriyorum :) 

Sabırsızlık mı, dikkat dağınıklığı mı? 

Ben de öyle paragraf paragraf yazmak ve sıkmadan okutabilmek istiyorum.

Paragraf paragraf yazdığım hiç olmadı mı? Oldu. Ama benim her paragrafım başka bi konudan bahsediyor.

Offf canım sıkıldı bak, ben niye bir şeye yoğunlaşamıyorum acaba yaa...

Kitap okurken bile beş kitabı aynı zamanda okuyorum. Bu kadar da her şeyden sıkılınmaz ki ama...

Hep bir şeylerden kaçma dürtüsü sanırım. Ama çok zamanım da yok ki. Gerçi kimsenin zamanı yok ona bakarsam.

Aman neyse dolunay baskısıdır bu da şimdi illa kendime kusur bulcam. 

İki saat sonra dolunay var. Etkisi bir hafta daha devam eder ama azalarak eder tabi. 

Biraz bugünden bahsedicem. Ne zamandır çıkmıyorum pek dışarı, market alışverişini bile eve sipariş ediyorum. Bugün dedim ki alacağın iki çikolata bi kola, bunun için sanal marketlerden 60-70 lira tamamlamaya çalışıp(hem alt limit koyuyorlar diye hem de gönderi ücreti bedavaya gelsin diye) yine paranı harcama git marketten kendin al dedim. Gidince evin diğer eksikleri de gözüme çarpınca onları da aldım ve 70 küsür tuttu yaaa. 😱 Ben bu ay kartımın faturasını görmek istemiyorum 😬

Aldığım da birkaç parça şey yani. Tek poşete rahatlıkla sığdılar boşluk bile kaldı. Her şey ne kadar da pahalı. Daha geçen hafta aldığım şeylere bile zam gelmiş sanki. Gerçekten biz böyle nasıl geçineceğiz artık? İş yeri 2-3 senedir aynı maaşı veriyor kimsenin hayat pahalılığına takıldığı yok. Resmen bu ülkede insan gücü sömürüsü var. Sömürülüyoruz. Ay yine sinirlendim bak. Her cümlem öfkeyle bitiyor ya. Zaten dolunay da Aslan burcunda oluyor, gökyüzünden ego akıyor hırs akıyor :))

Hiç bu kadar yalnız kalmamıştım. Kızkardeşimle hiç bu kadar uzak olmamıştık. O yüzden rüyamda onu ölmüş olarak gördüm, haberini alıyordum yani. Nasıl ağlıyorum böyle ama gözlerimden hiç yaş akmıyor. Çatlayacağım sanki çok sıkıntılıydım. Bilinçaltım bu kadar görüşmediğine göre öldü herhalde diyip bunu gösterdi galiba. 

Ben bizimkilerle aynı evde değilim, üst kattayım. Bir haftadır tatildeydiler, kardeşim tek dönmüş meğer eve bugün, ama benim haberim yok.

Düşünüyorum, ne yaptım ki ben. Bu kadar büyütülecek ne yaptım yani? Bu kadar afaroz edilecek, reddedilecek ne yaptım? Geçen gün dayımla telefonlaştık, ona söyledim, o kadar normal karşıladı ki dalgaya vurdu şaka yaptı vs. Hiç neden diye sormadı, söylememe bile gerek yok gibi davrandı. Telefonu kapatınca düşündüm de böyle ezile büzüle millete ilan edilecek bir şey değil ki bu. “Saçımı artık kızıla boyatıyorum” demek gibi bişey aslında. Ama annemle kardeşim dengemi çok bozdu. Offf Allah yardımcım olsun. Yazdıkça agresifleşiyorum ben gidiyorum 😄 dolunay bitince gelirim 😂

Şimdi elektrikler de gitti, kaldım karanlıkta. Hey Allah’ım. 

Rumi Tarot destesi

Bu sabah geldi ama anca akşam bakabildim. Bugün biraz gergindim. Sonra temizliğe giriştim, iyi geldi. 

Gece kötü bir rüya görmüştüm, etkiledi baya.
Neyse hayır olsun, belki dolunaydan belki de bilinçaltımdandır... Çok günlük durumuma yorulabilecek bir rüyaydı çünkü. 

Rumi tarotta klasik Rider waite destesindeki gibi büyük arkana, değnekler, kılıçlar, tılsımlar(burada dinarlar olmuş) ve kupalar(burada kadehler olmuş) olarak dizilmiş. Her kartın karşılık gelebileceği bir Esma da eklenmiş açıklamasına. 

Bir tane kart fazla çıktı destede. Değneklerin dörtlüsü 2 tane gelmiş, vardır bir anlamı herhalde. (Yukarıdaki Fotoğrafta)
Yorumuna baktım: Toprak sadıktır ve ona ne ekersen onu biçersin yazıyor. Bir işin tamamlanmasından duyulan memnuniyet. İyi yapılmış bir iş demekmiş. Ve el-Basit ilahi sıfatının niteliğini, güzelliğini, “cömert olan”ı yansıtır diyor. 

Bir de şu kart çok güzel:

Açıklamasında “Aslında sıkıntı, Allah’ın ruhu kendine doğru çekmesinin gizemli yolu olabilir.” yazıyor. 
Kartın esması da el-Mucib yani “duaları cevaplayan”mış. 
Bugünkü kederli ruh halime iyi geldi. 

27 Ocak 2021

Trendyol'dan çıkamadım :)

Yazıya başlamadan önce sizden bir şey rica edeceğim. Eğer son zamanlarda bir cevap aradığınız, aklınızı sürekli meşgul eden bir sorunuz varsa şimdi ona odaklanın ve sonra ister yazıyı okuyarak isterseniz de okumayarak (size kalmış, zorlama yok :) ) yazının sonundaki cevabınızı alın. Yorumlarınızı bekliyorum 🍀

*****

Merkür retro yapmadan bende bir alışveriş tutkusu başladı ki sormayın. Aklımda ne varsa bir çırpıda alasım var. Ama boş şeyler değil, gerçekten istediğim şeyler. Sadece biraz zamana yaysaydım daha iyi mi olurdu bilemiyorum. Ama Cumartesi günü Merkür Retro'su başlayacak ve 20 Şubat'a kadar devam edecek. Merkür Retro'yken internet alışverişlerinde sıkıntı çıkabiliyor, yanlış ürün gönderilebiliyor ya da fark etmeden kazıklanmış olabiliyoruz ve yahut da kredi kartından para çekilip sistemde görünmeyebiliyor vs. vs... Her şey olabilir, her zamankinden biraz daha fazla dikkat etmek gerekiyor, risk fazla yani. Tabi sadece alışveriş değil, normal hayatta konuşmalarımız da yanlış anlaşılabilir ya da karşımızdakini yanlış anlayabiliriz ve kavga çıkarmaya müsaidizdir. Elektronik aletler de arızalanabilir, bu dönemde yeni bir elektronik alet edinmemekte fayda var.

Astroloji bölümünü geçersek, gelelim benim alışverişlere.

Buraya daha önceden de yazdığım gibi, tarot öğrenmiştim aylar önce, ama kimseye bakmıyorum. İş gibi yapmıyorum yani. Sadece astroloji bilgime destek oluyor ve kendim için bazen kartlara başvuruyorum, ve çok aydınlatıcı cevaplar alıyorum. Çok nadir de çevremdekiler için sorduğum oluyor kartlara...

Normalde klasik deste kullanılır hep, ve yeterlidir de: Rider Waite destesi. Ama bir yerde "Rumi Tarot" destesini görünce almak için isteğimi engelleyemedim. Çok araştırdım, inceledim, yorum okudum ve sonunda almaya kesin karar verdim. Ayrıca yanına bir de Osho Zen Tarot destesini de ekledim. 

Rumi Tarot'ta beni en çok çeken şey, kartların sufizmle bağdaştırılmış olasıydı.

Çok defa tarot okuyucularının da defalarca söylediği gibi, tarot bir fal değildir. Zamanında çingenelerin eline düşerek yayıldığı için fal olarak benimsenmiş ama sanıldığından çok daha derindir. Peki nedir derseniz, kolektif bilinç ile bağlantıya geçerek sorular sormak ve bilinçaltını okumak diyebilirim. Tarot bizi bilinçaltımızla yüzleştirir.

Rumi Tarot kartları islamiyetle çok alakalı oluşturulmuş. İnternetten incelediğim kadarıyla öyleydi ama geldiğinde iyice inceleyebileceğim. 

O henüz gelmedi ama Osho Zen kartlarım geldi. Tek tek baktım, inceledim. Ve ilk kartımı seçtim. Yukardaki fotoğrafta da görüldüğü gibi, "Salıverme" çıktı. Önce "neyi salıvermeyeyim?" dedim ama o anlamda değilmiş "salıvermek" anlamındaymış :) Kitapçığından yorumunu okudum, tam da içinde olduğum durumu anlatıyordu. Bir seçim yaptın, artık düşünme, değişimin tadını çıkar gibi şeyler... 

Bu arada "deli mi bu kız" diyeceksiniz ama bunu buraya yazmak için de "Mesneviden Cevaplar" kitabına sorup ona göre yazdım :))) Merak etmeyin hep böyle değilim, sadece dünden beri instagramımda bu tür soru cevaplar yaptığım için kendim için de uygulamak istedim. Mesneviye "bunu blogta paylaşayım mı?" diye sordum ve cevap "Dilediğini yap" çıktı. Onca cevaptan bunun çıkması peki... bazen böyle evrenle karşılıklı konuşuyoruz gibi oluyor ya o his çok güzel...

Bir de bugün bir iki alışveriş daha yaptım. Bu sefer kişisel bakım için. Malum, saçlar uzun süre hava almayınca dış dünyaya karşı daha dayanıksız oluyor... Hem saç hem de yüz hücrelerimin yenilenmesi için iki ayrı dermaroller aldım. Saç dipleri için olan 1mm, yüz için 0.5mm. Yaş otuzu geçti, ince ince kırışıklılar da kendini göstermeye başladı. Özellikle alnımda bir iki tane yatay çizgi iyice yerini belirledi gibi... O yüzden dermaroller sonrası kullanmak için bir de kolajen+c vitamini serumu aldım. Saç için serum almadım çünkü sarımsak ve zeytinyağı kullanmayı düşünüyorum. Hiçbir şey sarımsak kadar etki edemez gibi geliyor, etse bile masum olmuyorlar.

Şimdi yazımı bitirmeden önce, kolektife niyet ederek "Mesneviden Cevaplar" kitapçığımdan sizin için bir cevap isteyeceğim. Yazının başında da belirttiğim gibi sorunuza yoğunlaşmış olmalısınız. Veee cevap:

24 Ocak 2021

Trendyol Yemek ilk siparişlerim

Bugün kesenin ağzını açtım sanırım biraz.

Önce, normalde de instagramdan takip ettiğim bir butik pastacının trendyol yemekte olduğunu görünce, Belçika çikolatalı profiterolünü denemek istedim. Siparişlerde minimum tutar 20TL olmalı, %50 indirim de 40TL'ye kadar geçerli, 40TL'nin üstüne uygulanmıyor. Yani mesela 50TL'lik alışveriş yaptıysanız ilk 40TL'si 20TL'ye düşüyor ve kalan 10TL de üstüne ekleniyor, toplamda 30TL ödüyorsunuz. (İlk 3 siparişte geçerli sadece)

Ha bu arada minimum tutar da indirimli son fiyata göre bakılıyor. Yani mesela 20TL'lik bir şey aldın o sepette 10TL oldu ya, alamıyorsun. Sepetin en az 20TL olması gerektiğini ve 10TL'lik bir şeyler daha eklemen gerektiğini söylüyor. Yani en az 40TL alışveriş yapacaksın ki o da 20TL'ye inecek ve alacaksın. Aslında lafı dolandırmışlar, sadece "40TL'lik alışverişe %50 indirim" deseler de olurmuş :)

O yüzden bir tane de makaron ekledim. 40 olsun diye, birkaç lira da geçti hatta. Dükkanlar da çok düzenbaz, fiyatları 40 yapmamışlar 39'da bırakmışlar hep :) Herkes kendi kurnazlığında. Bu pasta ürünleri de ne pahalıymış ya. Bir adet makaron nasıl 8 TL olabilir. Profiterol de 35 mi neydi. Yani indirim olmasa pek tercih etmezdim, indirim sayesinde bi merakımı gidermek istedim gerçekten muazzam bir lezzet miymiş diye. Kutuda 5 tane profiterol var geri kalanı Belçika çikolatası, evet çok lezzetli ama ağırdı baya. İki tanesini yedim ve baya tıkadı. Makaron ise, fıstıklı almıştım ve biraz ağır geldi o da. Daha hafif bir şey seçseydim frambuaz falan belki daha fazla beğenirdim bilmiyorum. Bir de hediye olarak normal kurabiye büyüklüğünde bir beze de eklemişler, hani yumurta akı çırpılarak yapılan. Bunların her birini ayrı ayrı paketlemişler. Sunum güzeldi yani. Ama çok ayılıp bayılmadım. (Hepsi fotoğrafta)

Sonra dünden planladığım gibi akşam yemeği için de tantuni aldım. Onu da 40'a tamamlamam gerektiği için bir de pide ekledim yarınki yemeğim de o olur dedim. İşteyken öğle yemeğine gittiğim yerdeki tantuninin tadını alamasam da fena değildi.

Tatlıda kurye kapıya asıp tıklatıp gitti, temassız teslimatı seçtiğim için. O gidince gizlice kapıyı açıp poşeti içeri alınca bi tuhaf hissettim. Ne acayip ya, temassız teslimat diye bir şey de bu sene çıktı, sanki birbirimizden nefret ediyormuşuz da kimse kimseyi görmek istemiyormuş diye yapıyormuşuz gibi :) "Yüzünü görmek istemiyorum bırak ve git", insan ilişkilerimiz nerelere geldi, yabanileştik iyice.

Ama tantunici arkadaş inatla kapıya vurmayı tercih etti. Çünkü aldıklarımı tek bir poşete koymamış, kartonla getirmiş. Öyle olunca da mecbur muhatap olup elden aldım :) İyi oldu ama. "Teşekkürler", "Afiyet olsun", "Kolay gelsin", "İyi akşamlar" diyaloğu insanlığımı hatırlattı :))

Şu an ses olsun diye tvden Survivor'ı açtım ama hiç çekmedi beni. Zaten yıllardır izlemeyi bırakmıştım ama bazen öylesine açıp izlerdim, kafam dağılırdı. Açtığımdan beri millet birbirini boğazlayacak nerdeyse. Bir sinir bir agresyon... Zaten yeterince gergin olan yaşantımıza fazla geliyor artık herhalde. Eskisi kadar çok izlendiğini de sanmıyorum, kardeşlerim de izlemiyor çünkü. Önceki yıllarda pek kaçırmazlardı.

Böyle işte, günü bitiriyoruz. Bugün üzerimde bir sakinlik, huzur vardı nedense. Acaba dün buraya hayatımdaki değişikliği yazdığım için mi? Olabilir. İçimi dökmek rahatlattı herhalde. Enerjik, kendimi önemsediğim bir gün oldu. Her günümüz birbirinden güzel olur inşallah böyle güzel güzel devam etsin hep...

İyileştiren Sınırlar

Kitabın tam adı "İyileştiren Sınırlar - Sağlıklı sınırlar çekmek ve Hayır demek üzerine".

Bugün bitirdim. Kitap belki de hepimizin yaşadığı bir sıkıntı olan hayır diyememek ya da çok hayır demek üzerine yazılmış. Türk toplumunda "Hayır" ile problem yaşamayan yoktur herhalde. Bazen hayır diyemeyip istemediğimiz şeyleri yapmak zorunda kalırız, bazen de otomatik hayır demeye başlayıp istediğimiz şeylerde bile hayır diyerek kendimizi mahrum bırakırız.

Okudukça çok şey fark ettim, bazı şeylerin çözülmesi için fark etmek en büyük adım oluyor. Hatta fark etmenin kendisi bile yeterli olabiliyor. "Evet yaa", "çok haklı" dediğim yerler oldu, hatalarımı gördüm. 

Kitapla ilgili tek beğenmediğim şey yazım yanlışlarının çok olmasıydı. Kelimeler yanlış yazılmış bir çok yerde, ya da eksik yazılmış olabiliyor. Anlıyorsunuz okurken ne demek istediğini ama yazım yanlışlarına takılan biri için sinir bozucu olabilir biraz.

Hayır demek üzerine çok kitap var mı bilmiyorum. Bu kitabı bana psikoloğum önermişti daha ilk seansta. 

Bence herkes en az bir kere mutlaka okumalı. 

Test tablolarını genelde zihnimden hızlıca yapıp geçtim, tamamen atlamak istemedim ama kağıda yazmak da üşendirdi. Bence siz de kesinlikle tamamen atlamayın, o testleri şöyle bir okuyup bir iki cümle koyun zihninizden. O zaman daha güzel ilerliyor.

Sözde arkadaş

Bir arkadaş, bir anda aramız açılmaya başlamıştı. Yani hiç yazmıyor aramıyor ben yazınca da kısa kesiyor, görüşelim diyince de bahane bulup sonra kendisi teklif de etmiyordu. Meğer bu süre boyunca biriyle ciddi görüşüyormuş. Bana söylememiş. Totem yapmış kimseye söylemezsem belki bu sefer evlenirim diye. Totemi tuttu, evlendi. Ve ben bunu sosyal medyaya attığı söz&nişan fotoğrafıyla öğrendim. Birkaç ay sonra da davetiyesini gönderdi. Meğer iki yıldır görüşüyorlarmış. Tek ben değil, kimseye söylememiş hatta ablasına bile evlilik teklifine kadar söylememiş. Bu da başarı aslında, iyi tutmuş kendini. 

Nikahına gittim, takımı da taktım. Hani evlenince havalananlar olur ya, en korktuğum şeylerden biridir, öyle olmuştu. Koca buldum havası. Arkadaş markadaş kimseyi gözü görmüyor, sadece kocası var onun için ve eli yüzü düzgün bir adam bulduğu için de kendisini çok başarılı, zirvede görüyor...

Kendi haline bıraktım, en yakın arkadaşıydım güya bir zamanlar. Eşiyle bile tanıştırmadı. Özellikle yanına gidip konuşsam da çok yapmacık geldi her şey. Bıraktım ben de. Düğün sonrası da sormadım etmedim. Onun da pek umrunda olmadı zaten.

Sonra bir gün aradı “hazır kocam evde yokken herkesi bi sırayla arayayım dedim hihi” diyerek. Burda iyice belli oldu işte bakış açısı. Normal konuştum kapattık. Sonra yine bir daha görüşmedik.

Ve dün, mesaj attı. “Kuzum salatı tefriciye alır mısın yarına kadar” diye sormuş. Bi de kızkardeşim ve annem de alır mı diye de eklemiş. Naber nasılsın falan da yok bu arada. “yok canım alamam kusura bakma, annemle kardeşimle de aramız biraz açık bu aralar, ben soramam sen sor istersen” dedim(keşke onlar da alamaz deseydim). Önceden olsa hayır diyemezdim. İstemeye istemeye tamam derdim. Biraz gitgel yaşadım ama hayır diyebildim ve bu beni aşırı rahatlattı. Hala “iyileştiren sınırlar” kitabını okuyorum, onun etkisi de oldu sanırım. 

“Yok canım ne kusuru estağfirullah. Hmm. Peki canım.” Bu kadar, hayırdır ne oldu falan yok. Zaten anlatacağım yoktu da nezaketen bi sorulabilirdi. İnsan bu kadar da belli edemez ya sadece işi düşünce iletişime geçtiğini.

Benim arkadaşlık ilişkilerim hep böyle oluyor işte. Bir yerde tuhaflaşıyor, kopuyor. Belki de benden sebeptir, bilmiyorum ama çözmek istiyorum bu durumu.

Adam akıllı düzgün, ömürlük arkadaşlıklar istiyorum...




23 Ocak 2021

Gece yeme dürtüsü

Trendyol Yemek kullanan oldu mu? İlk üç sipariş %50 indirimliymiş ya, tantuni istesem mi diye baktım baktım sonra vazgeçtim. Şu an saat 21:22 ve sipariş etmemek için kendimi tutuyorum. 

Gece yemelerim de iyice alışkanlık olmaya başlıyor buna bi çare bulmam gerek. 

Dönüm Noktası

Bir bloga yorum yazarken kelimeler klavyeden aktı gitti, hem yazdım hem de "hakkaten ya" diye kendime hak verdiğim tuhaf bir an oldu :) O yüzden buraya da bir şeyler yazmak istedim.

Şöyle ki, bu sene gerçekten hepimiz zorlandık. Bazılarımız diğerlerine göre daha çok zorlandı ama genel olarak herkes için zor bir yıl oldu ve 2021 de zorlamaya devam ediyor ne yazık ki.

Bunu ben biraz da, kendini gerçekleştirmekten korkan bireylerin artık sabrının sonuna gelip bir adım atma girişimlerine sebep olarak görebileceğimizi düşünüyorum. Ya deliliğe adım atacaksın ya da artık bunu yapacaksın gibi bir durum... İki seçenek de kolay değil tabi ama olması gerekiyorsa olmalı...

Parayı hep kirli bir şey gibi görürüz ya toplum olarak, aslında ne kadar gerekli ve güzel bir şeymiş. Parasızlık, yetememek ne zormuş. Daha fazla kazanmak için bir şey yapanlara "ne paragözmüş bu da" denir ya, aslında yapan kişi ne kadar mantıklı hareket ediyormuş bence. 

Sağlık ne kadar önemliymiş değil mi? Aileden birilerini kaybetme korkusu ne kadar ağırmış... Nefes alamamak, ne zormuş. Yediğinin tadını alamadığında, bir çiçeğin, kahvenin, yemeğin kokusunu duyamadığında ne kadar eksik kalıyormuşsun. Bir tat duyusu, şimdiye kadar hiç endişe etmediğimiz bir şeyin kaybı, ne büyükmüş.

Arkadaşlık... Sizi bilmem ama ben hiç arkadaşımın olmadığını fark ettim. Benim aslında aklımın uyuştuğu, anlaşabildiğim kişiler yokmuş etrafımda, sadece duruma göre birbirimize katlandığımız kişiler varmış... Gereksizlerin boşa yer kaplamaması gerektiğini fark ettim.

Güzellik? Uyku düzeni? Günlerce aynı pijamalarla yatıp kalkmak içime kasvet verince artık dikkat etmeye başladım sansam da, üşengeçlik yine öne geçti bende. Yatıyorum, gece 2 uyku yok (ki ben saat 10da gözleri kapanmaya başlayan biriydim). Gündüz doğru düzgün hareket olmayınca enerji de harcanmamış oluyor tabi, uyuyunca birkaç saat sonra uyansak da zorla geri uyumaya ya da yatakta telefonda gezinmeye ya da inatla neredeyse gün boyu yatakta geçirmeye devam edebiliyoruz. (bunlar işe gitmeye devam eden veya çocuklu olan aileleri kapsamıyor tabi)

Bunlar istesek de istemesek de kendi içimize yönelmemizi, neyi isteyip neyi istemediğimizi görmemizi sağladı, kendimizden kaçamadık. Defalarca, her gün, "ben ne istiyorum, ne için yaşıyorum, hayattaki amacım ne, bu yol nereye gidiyor" diye düşünüp aldığımız cevapları irdeledik mecburen, peş peşe günlerde verdiğimiz benzer cevaplara ise daha çok yoğunlaştık.

Bu süreçten herkes kabuk atarak çıktı. Bazıları attı kabuğu bazılarıysa atmaya yeni başlamış da olabilir. Ama şu kesin ki, 7'den 70'de, hiç kimse bir daha 2020'nin başındaki gibi olmayacak. Eskisi gibi olmayacak. Bir şeyleri düşünmek zorunda kaldık çünkü, düşündük ve geliştik.

Benim de hayatımda büyük bir değişim oldu. Buraya yazmayı hep düşünüp nedense cesaret edemedim. Çevremdeki tepkiler hayata karşı cesaretimi kırdı biraz ve daha da kırmadan artık paylaşmak istiyorum. 

2020'nin sonunda, psikoloğa gitmeye başladığımı yazmıştım. Sonuç alabilirsem de paylaşırım demiştim. Niyetim kendimin ne istediğinden emin olmaktı, doktor beni özellikle bir tarafa yönlendirmedi, sadece kendimi tanımamı sağlamaya çalıştı ve evet, sonuç aldım. Aslında bu kadar memleket meselesi olması gerekmeyen ama ölüm kalım hali gibi tepkiler alarak şoklara uğramama sebep olan bir tercih yaptım. Açıldım, yani kapalıydım ama artık başımı açtım. Neredeyse son 10 yıldır aslında karar verdiğim ama annemin caydırdığı, korktuğum, yapamadığım bir şeyi 34 yaşımda anca psikolojik destek alarak yapabiliyor olmam ne kadar acınası... Annem ve kız kardeşim benimle bağları kopardı, sadece babam konuşuyor. Hayattaki en yakın arkadaşım kız kardeşimdi, ne kavgalar edersek edelim kopmazdık, ama beni silebildi ve gitti, büyük şok oldu benim için. Tamamen yalnız kaldım. Annem zaten ayrı bir konu, önceliği her zaman el alem olmuştu, şimdi de öyle oldu. Psikolojik şiddet nirvanaya ulaştı vaz geçeyim diye...

Kendimi nasıl hissediyorum biliyor musun, hani bir deney vardı ya kavanozdaki pireler kavanozdan çıkmaya çalıştıkça kapağa çarptıkları için kapak açıldığında da kapak varmış gibi belli bir yüksekliğe kadar zıplayıp, artık dışarıya çıkmaya çalışmazlar ya, işte ben sanki bir delilikle o kavanozdan çıkmışım da şimdi ne tarafa zıplayacağımı bilemiyormuşum gibiyim. Ailesi yanında olmayınca hep eksik kalıyor insan. Ama ben artık ailemin keyfi bozulmasın diye kendi hayatımdan vazgeçmeyeceğim. Onların keyfi zaten hep bozuk, zaten hep aykırı görürlerdi beni, belki bir iki sarsıntı geçirmek iyi bile gelebilir diye düşünüyorum artık...

Hayırlısı...

22 Ocak 2021

Kalakaldım kışın ortasında yine


Bazen bağıra bağıra bir şarkı söylemek istersin ya sanki tüm evrene sesini duyurunca herkes sesine ve hissettirdiğin duyguya hayran kalkacakmış ve bir şeylerin farkına varacakmış gibi :) 
Öyle hissediyorum bugün bu şarkıyı dinlerken. 
Aslında karamsar bir havada değildim ama nedense zihnimde bu çalıyordu, ben de açtım kim bilir kaç kere başa sarıp tekrar dinledim. Günümün şarkısı. 

21 Ocak 2021

Bridgerton

Öylesine, zaman geçirmelik, masalsı bir şey olduğunu düşünerek izlemeye başladım. 
Evet gerçekten masalsı. Tam alışkın olduğumuz aşk masalları gibi. 
Kıyafetler, süsler izlemeyi bırakmamı engelledi. Aslında bir iki bölüm izlerim saçma gelince bırakırım sanıyordum ama iki günde tüm sezonu bitirdim. 
Bir yerde ciddi anlamda yoğun erotizme dönse de o sahnelerin de durumun tam anlaşılması için gerekli olabileceğini düşünüyorum aslında ama prensesler temalı sanıp izlemeye başlayan genç birileri neye uğradığını şaşırabilir mesela. Kesinlikle aile filmi değil bu yüzden. Konsept öyleymiş gibi görünüyor başta ama baya yetişkin filmi. 
Ben çok aktör isimlerini, yapımcı, senarist falan aklımda tutamıyorum. Başroldeki kız adı her neyse, bence o rol için fazla çocuksu. Evet filmde de gözü açılmamış bir kız olmalı başta ama biraz daha kadınsı birileri seçilebilirdi bence. Adam ona göre fazla gibi. Büyük gibi. Yani bilmiyorum beni biraz rahatsız etti sanki adamın neredeyse çocuk sayılacak birine öyle duygular beslemesi. Ama eskiden hep böyle değilmiymiş zaten, adam gider her şeyi yapar ve gelir kendinden çok daha küçük, gözü açılmamış bir kızla evlenir. Kadınlar o kadar cinselliğe yabancı büyütülür ki çocuk nasıl yapılır onu bile bilmeden evlenmiş olur. Bu film böyleydi işte. Klasik, koca evinde gözü açılan, hayattan habersiz kız çocuğunun kadına dönüşmesi. 

Beğendim desem tam değil, beğenmedim desem o da değil. Ama o şaşayı, gösterişi, süsü püsü, partileri izlemek keyifliydi.

16 Ocak 2021

Kimliğimi yenileteceğim

Nihayet artık kimliğimi yenileteceğim :)

Aranızda yeni kimliğe geçmiş olan var mı? Hemen yapılıyor mu?

Herhalde biyometrik foto, eski kimlik ve dekont ile gitmek yeterli. Tabi öncesinde internetten randevu alınıyormuş sanırım. Dikkat etmem gereken bir şey var mı? Bilen? :)


Merhaba


Dün aklımda bazı sorular vardı, cevap buldum.

Evren onunla senkronize bir şekilde yaşadığımızda cevapları veriyor. Akışta kalmak, kendini kapatmamak önemli. 

Bu arada karı da gördük sonunda çok şükür :)) Çok tutmasa da gösterdi kendini. Önümüzdeki hafta da yağacakmış. 

Sizin oralar nasıl? Karı görmeyen var mı ?

12 Ocak 2021

Split (Parçalanmış)

Tavsiye üzerine izledim, baya iyi bir filmmiş. Nasıl bugüne kadar izlemediğime şaşırdım. 

Dehşet verici, afallatıcı, çok acayip bir şeydi. 

Bu gerçekten olabilir mi ya? Belki de zaten etrafımızdalar... Bir öyle bir böyle davranıp şaşırtan insanlar hiç yok mu sanki.

Çok korkunç ve bir o kadar da acınası...

Canavarlar en çok yara almış olanlardır diyebilir miyiz acaba? Çok genelleme yapılacak bir konu değil tabi ki ama çok hassas olup çok acı çeken ve acıya dayanamayıp canavara dönüşen karakterler olabilir mi acaba bunlar?

06 Ocak 2021

Milattan Sonra

Bugün kendime minik bir pasta ve mum alıp bugünü hayatımın geri kalanının ilk günü olmasını kutladım. 

Ben istersem olur çünkü :)

Hayatımın bundan sonrasının çok daha güzel, huzurlu, mutlu, sağlıklı, bereketli olmasını diliyorum ve olacağına inanıyorum.

Önceliğim kendim olacağım ve bunu yaparken de kimsenin sınırlarını ihlal etmeyeceğim tabi. 

Kendimin farkında olacağım, kendimi daha çok seveceğim, kendime daha çok güveneceğim, başarımı göreceğim ve yapabileceğime inanacağım. 

Kendimi küçümsemeyeceğim, istediğim ya da yaptığım şeyin doğru olduğunu biliyorsam kimseyi kafama takmayacağım.

Yalnız değilim. Hiç kimse olmasa da kendim varım. Ben kendimi anlayacağım. Üstüme gelmeyeceğim :) Anlayış göstereceğim. 

Mum yakarken tırnağını yakan da çok yoktur herhalde :) Parmağım yanıyor sandım çok acıdı, sonra bi baktım tırnağım yanmış. Kesmeyi o kadar ertelersem olacağı buydu :))

1 Mini Dizi 1 Film

Filmin adı Boys Don't Cry, yani Erkekler Ağlamaz.
Gerçek bir hayat hikayesini anlatıyor. Bedeni kadın olan ama kendisi erkek olan birinin yaşadıkları var filmde.
Filmdeki sahnelere çok şaşırdım diyebilseydim keşke, diyemiyorum... Maalesef böyle olan kişilerin yaşamaya hakkı olmadığına inanan ve bu filmdeki gibi davranacak ve vicdanı hiç rahatsız olmayacak çok kişi var... Umarım yakın gelecekte artık bu baskı kalkacak. Herkesi olduğu gibi kabul edebileceğiz. Etmek zorundayız. 
Kimlik krizi yaşayan kişilerin hayatı zaten zorken bir de çevrenin bu kadar zorba olması çok kötü... Bir zamanlar siyahilerin alt sınıfta görülüp şimdilerde başbakan olmaları gibi, eşcinseller, transgenderlar vs herkes bir yerlere gelebilecek buna inanıyorum, inanmak istiyorum. 
İnkar etmek, var olanı yok etmiyor. Bu var ve kabul edilmeli. Trans bireyler fahişelik yapmak zorunda bırakılmamalı. İnsan yerine konulmalı.
Hiç sanmıyorum herhangi birinizin birden cinsiyet değiştirmeye karar vereceğini ya da ben kendi cinsimle birlikte olayım diyebileceğini. Kişinin ruhunda, bedeninde bu yoksa bu kararı vermesi zaten mümkün değil. Böyle ciddi bir karar ancak gerçekten bundan emin olduğunda, gerçekten ben buyum dediğinde alınacak bir şey.
Bana göre insanlar ikiye ayrılır: iyi(vicdanlı) insan ve kötü insan. İyi olan, kimseye zararı olmayıp hayatı yaşamaya çalışan insanın da ne renk olduğu, cinsiyeti, tercihi umrumda değil. Umrumuzda olmamalı. Kimseye zararı yoksa, kendi tercihiyse bu tercihe saygı duyulmalı.
Lut kavminin helak olma nedeni eşcinsellik değil bu arada, çocuklara, hayvanlara, hatta her şeye ve herkese tecavüz edecek kadar kendilerini kaybetmiş olmaları. 
Pedofilleri, hayvanlara saldıranları vs onları tamamen ayrı tutuyorum, onlar her türlü cezayı hak ediyorlar çünkü karşıdakinin hayatını, rızasını, her şeyini hiçe sayıyorlar. Bir bebeğe saldırmak anca hastalıklı ruhların yapabileceği bir şey ve bunlar ya daima içeride tutulmalı ya da tedavi edilebiliyorlarsa tedavi edilmeliler.

The Queen's Gambit.
7 bölümlük mini bir Netflix dizisi. Satranç dehası bir yetim kızın delilik ile dahilik arasındaki ince çizgide gidip gelişini izliyoruz.
Bir günde oturup izlenip bitirilebilir. Güzel bir diziydi, herkes kendine hitap eden bir şeyler bulabilir bence bu dizide.

Başroldeki kız da çok tatlış bu arada :)

Boş zamanı değerlendirmek için de izlenebilir.

05 Ocak 2021

Şahane bir kitaba başlıyor gibiyim

Neredeyse hepimizin ortak sorunu olan hayır diyememe ve sınırlarını çekememe sıkıntısına dair bir kitaba başladım. 
Bu kitabı bana psikoloğum önerdi. Bir haftadır kargonun gelmesini bekliyordum sonunda geldi. Birkaç sayfa okuyup fotoğraf çekmek ve buraya eklemek istedim. Hemen sonra okumaya devam edeceğim. 

Kitabı kitapkolik’ten aldım. İçine bir de ayraç eklemişler ama ayraçtaki kişinin kim olduğunu anlayamadım. Nazım Hikmet mi acaba? Ama çok benzetemedim. Siz tanıyor musunuz?




04 Ocak 2021

Kendime yıldızlardan daha uzaktım

Yalnız kalmaktan şikayet ediyorsak, bizi yalnız bırakan kendimiz miyiz diye bakmak gerekir önce...

Ne kadar önemsedik kendimizi, ne istediğimizi... 
Yaptıklarımızın ne kadarı kendimiz içindi, ne kadarı başkaları için? 

Kaç kere kırdık, paramparça ettik kendimizi başkaları üzülmesin diye? Sustuk, karanlıkta bıraktık, kimse bir şey fark etmesin dedik, neden?

Onlar mutlu oldu, biz de olana katlandık.

El alem denen şey, sorgu melekleri mi? Neden hesap vermek zorunda olalım ki... 

Kimseyi memnun etmeye uğraşmıyorum, zaten ne yaparsam yapayım mutlu olma becerisi olmayan birini mutlu etmek de mümkün olmuyor. Onunla birlikte karanlık sulara kapılıp savrulmak, onu yalnız hissettirmemek için kendimi kurban etmekten başka neye yarıyor?

Kendime bu kadar haksızlık etmek yetmedi mi?

Kendimi bu kadar yalnız bırakmak yetmedi mi?

Artık bu kıza da yazık değil mi?

Kötü biri olmadığımı bildikten sonra, kendime güvendikten sonra, ne olmak istediğimden eminsem ve bu sadece benim tekil hayatımı ilgilendiriyorsa, yaptığım şey kimsenin özel alanına saygısızlık, kişiliğine hakaret olmuyorsa karışmak da kimsenin haddine değil demektir.

Birilerini memnun etmek için istemediğim kalıplara girmek zorunda değilim. Olmadığım biri gibi görünmek zorunda değilim. Takdir görmek değil, anlaşılmak istiyorum.

Ben, artık bu kızı yeniden büyütüyorum...

Bakım günü

Uzun zaman sonra ilk defa evde saçlarımı boyadım.

Loreal Çikolata Kahve yaptım. Saçlarım çok koyu renk, sadece beyazlar kapansın ve rengi yumuşasın istiyordum. Tam istediğim gibi oldu :) Kutudaki kadının saçından daha koyu oldu tabi.

Bu arada yılın son günü saçlarımı kestirdim, kısacık :) Yepyeni bir başlangıç olsun dedim...

01 Ocak 2021

2021

Şu an önümde bir fincan nescafe ve bir tane de probis var. 

Nescafeyi bitirdim, probis duruyor. Saat 16:36. Bunlar hem kahvaltım, hem öğle yemeğim, hem de akşam yemeğim...

Hiçbir şey yiyesim yok. Bir şey pişiresim de yok.

Yataktan çıkmaya çalıştığımda saat neredeyse 2ye geliyordu. Bütün bir yılı böyle bitirmiş olmanın hüznüne mi kapıldık acaba, yeni yıla girmek eskisi kadar umut verici değil.

Gece boyunca hüzünlüydüm. Artık uyumaya çalıştığımda saat 3ü geçiyordu. Çok ağladım ama ağlamak istemediğim halde, elimde olmayan bir şekilde gözyaşlarım patır patır dökülüyordu. İlginçti.

Bugün 01.01.2021. 

Bizi bu yıl neler bekliyor acaba.

Her şeyin çok güzel olmasını diliyorum. Herkes sadece sağlık istediğini söylüyor ama kapıdaki ekonomik krizi görmüyorlar galiba. Hem sağlık hem de ekonomimizin düzelmesini diliyorum inşallah çok ütopik bir dilek değildir...

Yeni yılımız hayırlı olsun...