20 Eylül 2021

Hayatın oyunu

Bir şeyin olmasını çok istersin, o şey olunca ne hissedeceğini bilirsin ve o hissi yaşamaya ihtiyacın vardır. Ve ancak o istediğin şey olursa o hissi yaşayabileceğini bilirsin. Ama hayat, sen o hissi o şeyi elde etmeden de kazanana kadar, o şeyi sana vermez. O şey senin imtihanın olur. O olmadan da o hissi zor bela da olsa kazanabilirsen o şey sana verilir ama belki eski hevesin kalmamıştır, çünkü büyük beklentilerin vardı ama şimdi kendi başına, onsuz da o beklentileri karşılayabildin. O şey eski önemini yitirdi, belki hala o şeyi istiyorsun ama sana vermesini beklediğin şeyi beklemiyorsun. 

Bu noktaya ulaşmak çok zor. O şeyi elde etmeden vereceği hissi kendin kazanmak, yani aslında ona muhtaç olmadan da güçlü olabileceğini, ayağa kalkabileceğini, hayata umutla bakabileceğini, mutlu olabileceğini fark etme noktasına ulaşmak çok zor. 

Bir de şaka gibi, sen bunu yapmamaya inat ettikçe her şey yavaş yavaş yok oluyor sanki hayatından. Silikleşiyorsun, yalnızlaşıyorsun, herkes uzaklaşıyor sanki senden. Ama inadına güçlü durup sanki büyük şeyler başarmışçasına bir hava sergileyince hayatın kalabalıktan geçilmiyor bu sefer de. Herkesin sana iyilik yapası geliyor, her şey yolunda gitmeye başlıyor vs.

Hayat asla ona küsmeyi, trip atmayı tiye almıyor. Fark etmiyor bile aslında. Seni duymuyor, anlamıyor. "Ayy ne çok ağladı çok üzüldü yazık biraz mutlu edeyim bir kaç güzel şey çıkarayım karşısına da kendine gelsin" demiyor. Ağlasan da, ayılsan da bayılsan da paşa paşa ayağa kalkacaksın. Kalkamıyorsan da sürünürsün o zaman, hayat bunu önemsemiyor. Öyle ya da böyle bu yol gidilecek, ya yürüyerek ya da sürünerek...

2 yorum:

  1. eveet hayat seni duymaz, önemsemez, sen duycan gitcen ona :) sıkıntılısın galiba o yüzden biraz filozof olmuşsuun, hayatı hafife almalııı, anlık yaşayıp, hassas olmamak lazıım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aaahh ah bi de yapabilsek. Hassaslığın nirvanasındayım :)

      Sil