18 Eylül 2021

Her gün yaz.

 Her gün yazmayı deneyeceğim, bakalım yapabilecek miyim. Çünkü yazmak inanılmaz iyi geliyor, sanırım bu hayatta bana iyi gelen, başımın etrafındaki kara sisleri dağıtabilme gücü veren tek şey yazmak...

Bakınız bu fotoğraftaki dün bahsettiğim plak. Gece bununla uyudum. Şimdi bembeyaz görünüyor ama bir süre sonra ister istemez sararmaya hatta yer yer taşlanmaya başlayacak maalesef ki. 

Nerden biliyorum, çünkü ilk tellerimi çıkardığımda da bundan takmaya başlamıştım sonra artık dayanamayıp bırakmıştım doktora falan da gitmemiştim. Yeteri kadar taktığımı düşünmüştüm. Sonra dişlerim yeniden bozulmaya başlayınca mecbur gittim işte. 

İşyerinde nasıl takıcam diye düşündükçe içim sıkılıyor. Acaba sabah işe gidince lavaboda çıkarsam, işten çıkarken de takıp öyle çıksam olur mu ki. Çok mu uzun olur çıkardığım süre ya. Offff. Sürekli takmak bi de mide bulandırıcı, resmen eziyet ya. Napıcam hiç bilemiyorum şu an. Zaten işyerinde de durumlar kritik, izne çıksam da evde rahat rahat taksam desem izne çıkmaya da korkuyorum yerim değişir ben yokken diye.

Müdür herkesin yerlerini değiştiriyor. Az önce can aydoğmuşun yeni bir videosunu izledim youtubedan, jüpiter ve satürnün şu an kovada olmasının etkisini anlatmış. Herkeste genel bi özgürlük isteği varmış, herkes kendini kısıtlanmış hissedip özgürleşmek istiyormuş, birileri birilerine hükmetmeye çalışırmış vs. Tam da onu yaşıyoruz bizim ofiste. Müdür bir anda kendi otoritesini gaddar bir şekilde göstermeye çalışmaya ve kafasına göre davranmaya başladı, çalışanların bazıları isyan etti ağladı bağırdı çağırdı bazıları ses çıkarmamanın daha iyi olacağını düşünüp içinde yaşadı. Boşanmalar da çok olacak diyor astrolog Can. İsyanlar, boşanmalar, şimdiye kadar tahammül ettiğin bir şeyleri artık değiştirmek zorunda hissetmek vs. Aralıktan sonra rahatlarmışız biraz.

Alışverişe çıkam lazım, giyecek bir şeyim kalmadı yeni bir şeyler almam lazım ama çoook üşeniyorum. Haftasonu "hafta içi iş çıkışı bakarım bir yerlere" diyorum, haftaiçi de "haftasonu çıkıp bi günümü ayırırım rahat rahat bakarım" diyorum, ikisini de yapmıyorum. Güya bugün çıkacaktım, çıkmadım, çıkmaya da niyetim yok. Önceden ne kadar çok gezerdim mağazaları, ünide özellikle. Evde durmazdım hiç, ya okulda ya gezmede ya da alışverişte olurdum. Bir şey almasam da hep takip ederdim ve öyle olunca da bir indirim vs olduğunda ilk haberi olanlardan olup çok iyi alışverişler yapardım uygun fiyatlara. Yaşamayı baya seviyormuşum o zamanlar. Kendime bakıyormuşum, sürekli gezmekten vücudum da daha fitti tabi. Çok uzak olmadığı sürece her yere yürüyerek giderdim. Neden şimdi de öyle olmayayım ki. Zaten alışverişi ben arkadaşlarla falan yapmayı sevmem, tek gitmeyi severim. Hem birilerini bekletme-kendim için onun zamanında çalıyor olma hissi kötü hissettiriryor hem de ben onun zamanını çalmayayım derken onlar benim zamanımı bol bol çaldıklarında kendimi çoook kullanılmış hissediyorum. İki ucu boklu değnek yani. Kimseye gıkımı çıkaramadığım, aman sorun çıkmasın kötü olmayayım diye kendimden ödün verdiğim sürece de hiçbir zaman birileriyle bir şeyler yapmaktan keyif alabileceğimi sanmıyorum. Kötü olmayı da bilmek lazım, hayır demeyi, keyfin bilir kapı açık diyebilmeyi... Aslında bu kötü olmak değil, kendin olmak. Birey olmak. Karşındakini kullanmayacaksın ama kendini de kullandırtmayacaksın.

4 yorum:

  1. hep böyle günlük gibi yaz çok eğlenceli ki :)

    YanıtlaSil
  2. Dişlerine taktığın şeyi gece boyunca takman daha da iyi olur sanki. Ben de taktım ve ara ara takıyorum, gece dişlerimi sıkıyormuşum farkında olmadan. Ama bunu belli bir süre takacaksın sanırım, o yüzden iyi düşün, geçecek nasılsa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gece takmak problem değil de gündüz işte takmak çok gözümde büyüyor ya :(( inşallah pes etmem de takarım.
      Nasılsa geçecek demişsin ya, o umudumu kaybettim sanırım ondan bu kadar ağır geliyor inşallah geçer biter artık :)

      Sil