31 Mayıs 2020

2020 Mart Covid-19 günlükleri

Normalde benim bu blogumun ilk yazısı şu: Pandemi - 2020.
5 Mayıs'ta blogu açar açmaz yazdığım yazıdır aynı zamanda.

Ama az önce, öylesine açtığım bir gmail hesabımı hatırlayıp giriş yaptığımda o hesap için de 2020 Mart ayında bir blog oluşturmuş olduğumu gördüm.
Bir kaç yazı yazmışım. Sanırım pandemi günlüğü olarak özel tutmayı düşündüğüm bir yerdi. Ama covid-19, pandemi, işe gitme mecburiyeti, sokağa çıkma yasağı falan derken aklımdan uçmuş gitmiş...

Orada 2020 Mart, yani korona virüsün ilk çıktığı zamanlardan birkaç yayın var. O blogu sileceğim, sadece burada yazmak istiyorum. Ama o yazıların silinmesini istemiyorum. O yüzden tarihlerini değiştirmeden tek tek buraya ekledim. Böyle olunca da en eski yayınlar onlar oldular.

Eklediğim yazıların linklerini burada toplu halde paylaşmak istiyorum:

  1. Berrak Mavi 8 Mart 2020 (O blogtaki ilk yazımdı)
  2. Coronavirüs covid-19 Türkiye’de 16 Mart 2020 
  3. Coronalı günler 17 Mart 2020
  4. Biz hala çalışıyoruz 23 Mart 2020
  5. Zor günler 24 Mart 2020
Yazılar bunlar. Toplam 5 tane. Şimdi diğer bloğu kara deliğin sonsuzluğuna gönderebilirim :)

B12 eksikliği


Evde olunca kendini dinlemeye, takip etmeye de vakit buluyor insan. Sürekli mesaide olunca kendimizi unutuyormuşuz. Sabah 8 akşam 5 bile olsa günün çoğu iş başında geçiyor ve ne kadar masa başında çalışıyor olsam da eve bir kamyon yük taşımış gibi geliyorum çalışırken. Böyle olunca da sadece düşündüğüm "işler yetişir mi?", "bugün ne yesem?", "yarın ne giysem" gibi şeyler oluyor.

Ramazan'da bir keresinde çok aşırı bitkin hissettim kendimi, iftardan sonra da geçmedi. Sonra B12 aldım ve biraz sonra gayet iyiydim. Bir kaç gün B12 almaya devam edince azıcık toparladım. Sonra düzeldim nasılsa diye bıraktım ama yine başladı halsizlik tabi... B12 konusunda depoyu bir türlü dolduramıyorum. Neden oluyor bilmiyorum. Et, ciğer, balık yiyen biriyim aslında...

Sağlık ocağına gittiğimde "sen nasıl yaşıyorsun" diyorlar, iğne veriyorlar ama inatla hap istiyorum. İğneden korkuyorum.

Yarın yasak kalktığında eczaneye gidip bir paket B12 almayı düşünüyorum. Kendimi tam anlamıyla iyi hissedene kadar her gün içmeye devam edeceğim. Bir de D vitamini içeceğim tabi...

O günden sonra B12 yerine D vitamini içtiğim de oldu ama B12 içtiğimdeki etkiyi vermedi. Öncelikli ihtiyacımın B12 olduğunu anladım ben de. Ama D vitaminim de eksik... Neyse ki o evde var.

Ben alıp içmeye devam edeceğim ama yiyecek olarak nasıl takviye yapacağım onu da öğrenmek istiyorum. Araştırmalarım henüz tatmin edici bir şey getirmedi. Umarım bulurum...

30 Mayıs 2020

Yaprak Dökümü dizisi bitti


Son birkaç senedir ara ara Yaprak Dökümü dizisini izliyordum, dün nihayet bitirdim. Her bölümde "hadi artık bundan sonra gülsün yüzleri" diye diye geçti bitti. Hiç mi hiç gün yüzü göremediler bir türlü. Son bölüm tam da son vuruşu yaptı. Ne olduğunu söylemeyeceğim tabi ki ama ne karakterler ne de izleyenler bir oh be diyemiyor dizi boyunca o kadarını söyleyeyim.

Evde kitabı da vardı Yaprak Dökümü'nün, önce dizisini izlemek istediğim için okumamıştım. Artık okuyabilirim. Kitabı 124 sayfa mı ne, ince. Ama dizi 174 bölüm. 5 sene sürmüş sanırım.

İstisnasız her bölümde bir iki gözyaşı dökmüşümdür herhalde. Bazı bölümler neredeyse hüngür hüngür ağlayacaktım yani o kadar fenaydı.

Son bölümde Ali Rıza Bey'in söylediği bir şey içime oturdu. Bahçedeki güllerine bakarken "Ben baktığımda bu kadar güzel açmıyordunuz. Çocuklarım gibi..." dedi. Bu cümlede hem kırgınlık var, hem teslimiyet hem de iç rahatlığı sanki... Gözüm arkada kalmayacak der gibi...

----

Evdeyim hâlâ... İşkur'dan ödenek alıyoruz biz eve gönderilen personeller olarak...

Evde olmaya alıştım biraz, işe dönünce afallayacağım galiba. Hatta dışarı çıkınca da afallayacağım kesin. Bir tedirginlik yaşarım gibi geliyor, yabancı insanlarla muhatap olmak garip gelecek bir süre bence.

Yarın 31 Mayıs, Pazartesi 1 Haziran. Şehirler arası yasak kalkıyor Pazartesi gününden itibaren. Mesire alanları açılmış, daireler çizilmiş mesafelerle, ailelerin ayrı ayrı oturmaları için. Görmedim ama haberlerde falan çıkmış galiba. Kardeşlerim söyledi. 65+ ve 18- yaşlara yasak devam ediyor. 20 altıydı önceden, 18 altına çekilmiş. Çarşamba ve Cuma günleri 14-20 arası serbestler... Benim kardeşim de giriyor bu gruba. 20:00'a uzatılması iyi oldu. Önceden 11-15:00 arasıydı, tam öğlen sıcağı bir şey yapamıyordu hemen eve geliyordu. Bir de ramazan ayında dili damağı kuruyordu çocuğun. Yeni hali daha iyi oldu. İnşallah bir an önce durum düzelir de tamamen serbest oluruz artık...

25 Mayıs 2020

Ramazan Bayramı


Tüm islam aleminin Ramazan Bayramını kutlarım. Allah mutlu, hayırlı bayramlar geçirmemizi nasip etsin.

Bugün bayramın ikinci günü. Bayram boyunca dışarı çıkma yasağı var. Dün buraya yazamadım çünkü misafir beklemeksizin geçecek olan bayram şaşkınlığını üzerimden atamadım.

Bugün dışarıdaki sessizlik canımı sıktı. Hani tatile sakin bir beldeye gideriz ya, bir süre sonra sıkılıp İstanbul’u özleriz, en azından bende öyle oluyor çok fazla kalamıyorum özlüyorum. O durumdayım. İstanbul’dayım ama İstanbul’u özlüyorum.

Biraz balkondan etrafı seyrettim. Bir ‘Getir’ motoru geçti, birilerine sipariş götürüyordu belli ki. Bir iki araba geçti. Ambulans geçti ışıkları yanıp sönen ama siren sesi olmayan. Nasılsa yollar boş diye mi çalınmıyor artık sirenleri yoksa insanları panikletmemek için mi bilmiyorum...

Parkın sadece kaydırağı gözüküyor bizim evden. Bir süre kaydırağa baktım. Mavi, küçük kaydırağa... İstemsizce bekledim belki bir çocuk kayar diye, kaymadı.

Evlerden gülüşme sesleri geliyordu, birinin hapşırma sesi... Dün de bayramın birinci günü diye, görüntülü bayramlaşmaların bağırır gibi konuşma sesi vardı dışarıda.

21 Mayıs 2020

Saçlarımdaki yıldızlar


     Saçlarım bu sene hızla beyazlamaya başladı. Geçen seneye kadar toplasam 5 tane zor bulurdum ama bu sene 20'den fazladır herhalde. Dün akşam iftarda annem "bu sene arttı beyazlar kafana bir şey mi takıyorsun" dedi. "Yoo, hayır takmıyorum" dedim. Gerçekten de takmıyorum, ya da ben mi öyle sanıyorum acaba.

     34üncü yaşıma kadar biraz daha artar sanırım bu sayı. Şikayetçi değilim aslında, hatta hoşuma gidiyor bu hali. Ama daha da artarsa hoşuma gitmeyebilir. Şimdiki haliyle o siyah saçların arasından bir kaç tel uzanan parıltılı iplikler gibi duruyorlar. Hani düğünlerde kına gecelerinde küçük çocukların saçları süslenir ya bazen araya da pullu iplikler karıştırılıp örülür. Onun gibi geliyor bana.

     3 aylık ücretli izindeyim. Ağustosta döneceğim gibi görünüyor. Çok mecbur kalmadıkça markete bile çıkmıyorum. O yüzden de saçlarım beyazlamış olabilir. Evden çıkmıyorum, gezmiyorum, hatta kitap okuyamıyorum, film izleyemiyorum ve hayal dahi kurmakta zorlanıyorum. Bu korona nereye kadar gidecek böyle, atlatabilecek miyiz? Sonumuz ne olacak? Normal hayata dönebilecek miyiz tekrar? Bu düşünceler başka bir şeyle ilgilenmemi zorlaştırıyor.

     Kendimi harekete geçirebildiğim zamanlarda da kpssye çalışıyorum, saksılardaki bitkilerimle ilgileniyorum... yine kitap okuyamıyorum. yine güzel hayaller kurup inanamıyorum. Ama kendimi de çok zorlamıyorum, oluruna bırakıyorum. Akışına bırakıyorum hayatı. "Boş geçiyor zaman" paniğini yaşamıyorum eskisi kadar sanki. Azaltmaya çalışıyorum bu paniği.

     Sizde durumlar nasıl?

18 Mayıs 2020

Ramazan Bayramına doğru


     Başım çok ağrıyor. Ramazanın son günleri zorlamaya başladı.

     Zaten ne zamandır evden de çıkamıyoruz. Hava sıcaklığı arttıkça artıyor. Artık bugün enerjimi ve pozitifliğimi yüksek tutamıyorum. Saat 16:53 ve ben hâlâ yataktayım. Önce telefona girdim, oyun oynadım, instagrama, facebook'a falan baktım. Sonra kalkıp bir iki adım atıp laptopumu alıp yine yatağa oturdum. Bu sefer de bilgisayarla internette dolaşmaya devam ettim...

     Bu 5G vs konuşmaları her ne ise gerçekten başarıyorlar galiba. Ben önceden bu kadar internete girmezdim. Şimdi ne kitap okuyabiliyorum ne ders çalışabiliyorum. İnternette de film-dizi izleyemiyorum hep dolaşmak istiyorum oradan oraya. Dışarı çıkıp dolaşamıyoruz ya ondan herhalde, bari internette dolaşayım diye...

     Ramazan boyunca sahura kadar uyumayıp sahurdan sonra yattım hep. Vücut alıştı, hiç uykum gelmiyor sahura kadar. Sonrasında da kolay kolay gelmiyor gerçi uykum. Sonra da gündüz 12'de, 1'de, en geç 2'ye yakın uyanıyorum. İnsanın bir şey yapası da kalmıyor tabi. Ramazandan sonra erken kalkıp daha dinç yaşamayı umuyorum. Bakalım....

Blog İsmi


     Bir süredir bu isimle duruyordu ama hâlâ emin olmadığım için arayışım devam ediyordum. Bugün bu arayışa son vermek istedim artık. Çünkü fark ettim ki ne kadar isim bulursam bulayım beğenmeyeceğim. Önce beğensem bile sonra beğenmeyeceğim. Belki de bir süre alışmam gerekiyordur sadece, benimsemek için.

     Dolayısıyla bir süredir bu isim duruyordu ve gözüm alışmaya başladı. Başka isimlere baktım, bu isim de onlar kadar güzel geldi. Sonunda artık isimle oynamayı bırakıyorum. Google da indexleyemeyecek sonra neden kimse beni okumuyor diye düşün bir de...

     Bilemiyorum ama çok da emin konuşmak istemiyorum. Belki bir gün bir isim görüp "İşte aradığım buydu" diye onu kullanmaya başlaya da bilirim. Ama şimdilik blogumun ismi Ay'ın Gölgesinde.

15 Mayıs 2020

Şiştik yatmaktan


     Ayyy havalar ısınınca da evde kalmak iyice zorlaştı. Kilo almanın yanında ödem de başladı galiba. Bir de sürekli pijamalarla durmak da vücudu yayıyor olabilir tabi.
İnce kıyafetleri hurçtan çıkarmaya başladım, neyi giysem bi sıkıyor önce. Sonra yavaş yavaş oturuyor ama şişmişim belli.

     Oruçlu olduğum için halsizlik var zaten, onun da etkisiyle akşama kadar yatıp telefona giriyorum. Biraz kalkıp KPSS’ye çalışıyorum ama genel olarak uzanma şeklinde geçiyor. Belki Ramazan ayı bitince enerjim yükselince evde spora başlarım diye umuyorum ama çok da güvenemiyorum kendime.

     Bloğuma da hala isim bulamadım. Ay ne zor şey isim bulmak ya.

     Madem üç ay evdeyim, şu KPSS’yi çalışıp bitireyim. Artık devlet dairesinde ikinci sınıf muamelesi görmekten de kurtulayım.

     Bu hafta Pazartesi itibariyle AVM’ler açıldı. 12 Haziran’da da camiler açılacakmış.

     Haftaya pazar Ramazan Bayramı.

     Günler hiç geçmiyor gibi geliyor ama bak Ramazan da bitti. Nisan hiç yaşanmadı sanki zaten. Yaz aylarında İstanbul’da şehirden çıkma yasağı kalksa da sakin bir yerlere gidip açık havada kafa dinlesek.

     Hayırlısı.
     Sağlık olsun en önce.

10 Mayıs 2020

Anneler günü


Bugün Anneler Günü ♥️💐


     Tüm annelerin, anne adaylarının, yüreğinde şefkat barındıran, yetiştiren, öğreten, annelik duygusunu yansıtanların Anneler Günü’nü kutluyorum. Vefat etmiş annelerin de mekanı nur ile dolsun, cennet bahçelerinden olsun inşallah. Evlatlarına ve kalanlara da sabır diliyorum.

     Bugün hafta sonu olduğu için sokağa çıkma yasağı var yine. Ama 65 yaş ve üstü büyüklerimize nefes alma izni verildi... Hava da o kadar güzel ki, Işıl Işıl. Yaz mevsimine geçiyoruz tabi, normal aslında.

     Sabah 11:00 ile 15:00 arası dışarıya çıkabiliyordu yaşlılarımız. Şimdi saat 15:55 olduğu için bitti. Zaten çıkıp bir tur atıp döndüler genelde, herkes merakla camlardan izlerken huzursuz hissettiler herhalde ya da kimse yok dışarda diye sıkıldılar.

     Bloğuma yenisin bulabildim sonunda. İnşallah bundan da sıkılmam. Hayırlı uğurlu olsun.

09 Mayıs 2020

Acabalar


Blogumun ismini değiştirmek istiyorum. 


Böyle başka yerden almak hoşuma gitmedi, tamamen benim bulduğum bir isim olsun istiyorum ama blog ismi bulmak çok zor... Düşünüyorum bulamıyorum, kitapları karıştırıp rastgele kelimelere bakıyorum olmuyor, diğer blogları geziyorum hiç ilham gelmiyor... İçinde "Ay" geçen bir isim istiyorum çünkü Ay'lı logomu çok seviyorum, değiştirmek istemiyorum ve ona anlam katmak istiyorum.

06 Mayıs 2020

Süresi belli olmayan izin


Allah Allaaaaahhh.... Neler oluyor yav böyle.


     Sabah normal bir güne uyandım.

     Bu sefer çok rahat uyanamadım ama, uykuluydum biraz.

     İşe gittim. Öğlen oldu, hadi çıkıp biraz yürüyelim dedik arkadaşla. Sonra döndük, bir iki saat sonra müdürden toplu mesaj geldi: Bizim bağlı olduğumuz şirket elemanları ikinci bir emre kadar işe gelmeyeceklermiş. Maaşımızı işkur ödeyecekmiş. İşkur maaşın %70'ini ödermiş. Yani 2binin altında bir maaş alacağım. (Sonradan öğrendim ki %60 da olabilirmiş)

     Bir anda nasıl da değişebiliyor her şey. Birden bire "yarından itibaren gelmiyorsun" denildi. Eşyalarımı topladım, mesai çıkışında da vedalaştım herkesle. Çünkü ne zaman döneceğiz belli değil. Muhtemelen 3 ay sürer, çünkü işkur en fazla 3 ay maaş veriyormuş ve bizimkiler de bu imkanı dibine kadar kullanır maaş vermemek için.

     Neyse ki brüt üzerinden veriyormuş, sigortada bir düşme olmayacakmış. İşten çıkarma falan da olmaz inşallah devamında...

     Daha yeni bir online derse kaydolmuştum inşallah çok dara sokmaz beni bu ders ödemeleri. Şimdilerde iki kurs ödemesi iki de gün parası ödemelerim var. Gün'lerden biri bitiyor bu ay ama diğeri bir kaç ay daha devam edecek.

     Bu hafta izinli olan arkadaşım vardı. O aradı neler oluyor diye. Anlattım. Önce niye hep bize oluyor bunlar diye konuştuk ama sonra buna da şükür dedik. Şu ortamdan uzaklaşalım istiyorduk Allah imkan verdi işte dedik. Hem zaten para harcayacak, gezip tozacak günlerde de değiliz, idare ederiz Allah'ın izniyle dedik. İyi tarafından bakalım dedik.

     Ama hala afallamam geçmedi benim yine de.

     Eşyalarımı toplarken sanki işten çıkarılmışım da bir daha dönmeyecekmişim gibi hissettim. Belirsizlik böyle hissettirdi, dönüş zamanı kesin değil ya ondan. "Ya üç ay sonra bunlarsız da iş yürüyormuş diyip bizi gönderirlerse" diye de düşünmeden edemedim.

Gökyüzü ne diyor peki?


     Bugün sabah 11 civarı Ay Akrep burcuna geçti, benim doğum haritamda da 10.evime denk geliyor ve Plüton'um ile kavuşum yapıyor. 10.ev kariyer demek, Plüton yıkım demek. Resmen canlandırmasını yaşadım. Yani Allah'a şükür işime son verilmesi gibi bir durum olmadı ama bir engelleme, geçici süreliğine bir sonlandırma oldu gibi. Plüto gezegenini daha öğrenmedik ama yıkıp yeniden yapar diye biliyorum, Ay duyguları ifade eder. Belki de artık ciddi ciddi beyaz yakalılıktan kendi paramı kazanmaya doğru evriliyorum. Ya da kpss için daha da şevklenip, atanıp, daha iyi şartlarda çalışabilirim de.

Şimdi ben yarın erkenden kalkıp işe gitmeyecek miyim yani?


     Kendimi o kadar programlamıştım ki bir hafta işe gidip yine idari izne ayrılacağım diye, bu iki gün ne giyeceğimi bile ayarlamıştım kafamda. Neyse yarın geç kalkınca afallamam geçer, adapte olurum hemen herhalde.

     Bunu fırsat bilip iyi değerlendirmeliyim. Kpss, astroloji ne eğitimi alıyorsam hakkını vermeliyim. Özellikle kpss konularını bitirmeliyim. En önemlisi kpss şu an.

     Te'allaam yaa gülesim geliyor. İşyerindeki arkadaşlar da bana hüzünlü bakıp vedalaştılar, tabi sarılma yaklaşma yok virüsten dolayı. Uzaktan vedalaştık.

     Üç ay da az buz zaman değil hani. Zaten neredeyse iki aydır bir kısmıyla görüşemiyoruz iştekilerin, izinler sıralı olduğu için denk gelme ihtimalimiz yok çünkü, şimdi ona bir de 3 ay daha eklenecek. Ama şikayet de etmiyorum. Bir yandan da memnunum. Ama çok sevinirsem kötü bir şey olacak diye korkuyorum işten çıkarma gibi mesela. Görmek istmediklerimden bir süre daha uzak durabileceğim. Adaletsiz, gergin ortamdan bir süre daha uzak olacağım.

Anneler günü için çiçek de aldım bugün.


     Cumaya kadar herhangi bir gün alırım diyordum, bugün nasip oldu, iyi ki de olmuş. Cumaya kadar zamanım yokmuş zaten.

     Öğlen dışarı çıktığımızda çiçekçiye uğradık. Aman Allah'ım o kadar güzel çiçekler vardı ki. Bayıldım hepsine. Orkidelere baktık, hepsi birbirinden güzeldi. Turuncu, ortası mor bir orkide vardı hiç öyle bir renk görmemiştim. Hemen onu aldım annem için. Akşam da verdik kardeşlerimle. Herkes bayıldı. Gözlerimi alamıyorum çiçekten, nazar edicem diye korkup maşallah diyip duruyorum :) İnşallah yerini çok sever, çok güzel gelişir de yavru bile verir, onu da ben alırım :))

Tarihe tanıklık ediyoruz


     Şimdi bu covid-19 yani yeni tip korona virüsü aslında 2019 aralık ayında Çin'de baş göstermeye başlamıştı. Çok iyi hatırlıyorum, bir gün iş yerinde sabah haber sitesine bakarken Çin'de çıkan yeni virüsün neyden bulaştığını yazan bir manşete gözüm takıldı. Takılmayacak gibi de değildi ki. Yarasa çorbası! Hem de nasıl bir çorba, yarasayı tüm atmışlar içine kafası pişmiş kelle gibi çorbanın içinden sırıtıyor, kanatları lahana gibi yayılmış.Toplasan 3-4 kere falan bakabilmişimdir haberdeki fotoğrafa. Midem kaldırmıyordu çünkü. Yorumlarda da millet döşemiş tabi "ne b.k bulursanız yiyorsunuz" diyorlar Çin'lilere.

     İş arkadaşlarıma haber verdim hemen okur okumaz tabi tepki göstermeden durmak mümkün değil. "Ayyyy virüs yarasa çorbasından bulaşmış iğrenççç" diye öyle bir tepki verdim ki hepsi merak edip baktı. Bir bakan da bir daha bakamadı.

     Sonra virüsün önü alınamıyor haberleri, farklı şehirlere yayıldı Çin batıyor, Uygur Türkleri'ne yaptıkları işkenceler çıkıyor falan derken hop başka ülkelere de sıçramaya başladı. Türkiye'ye gelmesi bir kaç ay sürdü neyse ki, biraz hazırlık yapabildik. Gönül isterdi ki hiç gelmesin ama bulaşmadığı yer kalmayacak gibi...

     İtalya felaket oldu, ABD korkunç halde, İran çok kötüydü sonra ses kesildi, Çin iyileşmiş karantina falan kalkmış. Biz de en ucuz şekilde atlatmaya çalışıyoruz. Son bir-iki haftadır iyiye gidiyoruz. Ölüm ve vaka sayıları çok artıyordu, iyileşenler azdı. Ama artık ölü sayıları baya azaldı. En son 100lere çıkmıştı, şimdi 50lerde. Hatta bugünkü durumu sağlık bakanlığı sitesinden alıp buraya da ekliyorum resim olarak. (Yukarıda)

     Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca durumu çok iyi idare etti kendisine buradan da çok teşekkür ediyorum şahsım adına.

     İtalya sokağa çıkmaya başladı yavaştan ama ABD kötü diyorlar. İsveç falan hep bir zamanların gözde ülkeleriydi ama sağlık alanındaki eksiklikler çok kötüymüş. O kadar eksikler ki. Türkiye'de olduğumuz için şükretmeliyiz. Zaten kocası iş için sürekli İsveç'e giden bir arkadaş da kendisinin orada bir süre kaldığını ve sağlıklıyken harika yerler olduklarını ama hastayken tedavi olmak için perişan olunduğunu söylemişti. Doktor yetersiz, hastane yetersiz, insanlar hastalandı mı yandı yani.

     Herhalde 2-3 ay oldu, AVM'ler, cafeler, restoranlar, parklar, mağazalar, mesire yerleri, okullar, kurslar vs hatta bir çok iş yeri de kapalı. İşten çıkarmalar oldu... Sadece market, fırın, eczane gibi gerekli olan yerler açık. Çocuklar evden, internet üzerinden online dersler işliyor. Biz de işyerine dönüşümlü gidiyoruz, yani idari izin kullanarak bir hafta gidip bir hafta gitmiyoruz. Ya da bir hafta gidip iki hafta gitmiyoruz. İş yoğunluğuna ve çalışan sayısına göre minimum personel ile idare edilecek şekilde ayarlandı izinler.

     65 yaş ve üzeri ile 20 yaş ve altının evden çıkması kesin yasak. Diğer grup da mecbur olmadıkça dışarı çıkmamalı. Durum bu.

     Ama dün Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan konuşma yaptı. Bu Pazar günü 65+ olanlara bir kaç saatlik dışarı çıkıp nefes alma izni verilecek. 11 Mayıs yani önümüzdeki pazartesi günü esnaflar dükkanlarını açabilecek artık. Çarşamba günü 0-14 yaş çocuklar çıkabilecek, Cuma günü 14-20 yaş çıkabilecek. Yine bir kaç saatle sınırlı tabi ama saatleri hatırlamıyorum. Cuma günkü 11:00'den 14:00'e kadardı sanırım.

     Bugün işteydim, öğle tatilinde eve tatlı almaya çıktım iftar için. Bazı dükkanlar pazartesiye şimdiden hazırlık yapıyordu. Bir dönerci var Üsküdar'da "Limon" diye, mutfağı temizliyordu kap kaçakları yıkıyordu falan.

     İşte böyle blogcuğum. Daha ne yazabilirim dur bakayım baştan bir okuyayım da devam edersem edeyim.

     Hee Cuma namazları da kılınmıyor aylardır. Camiler tamamen kapalı. Şu an Ramazan ayındayız ama ne teravih var ne mukabele... Ama her akşam yatsı ezanından sonra minarelerden dua okuyor imamlar. Ramazan başladığından beri salavat falan da okunuyor. Tesbihat mı deniyor ona tam bilemiyorum. Kandil oldu kimse camilere gidemedi. Yaa Cuma diyoruz ya, 3 kere üstüste gidilmezse dinden çıkılır denilen cuma namazları aylardır kılınamıyor. Bir yerde köy imamı kaçak olarak kıldırmış, 60 kişide koronavirüs çıkmış. Bulaşıcı hastalıklar olunca namaz kılınmayabilir diyor hocalar ama bazıları dinlemiyor. Ayyy bir de umreciler olayı var ki evlere şenlikti o da.

     Virüsün ilk ülkemize yayılmaya başladığı zaman umre kafileleri de ülkeye dönmeye başladılar. Doğal olarak önce karantinaya alınmaları gerekti 14 gün. Konya'da öğrenci yurtlarına alındılar, yurtlar boştu tabi öğrenciler hemen evlerine gönderilmişti çünkü. Ay bu umreciler yerlerini beğenmediler kaçmaya çalıştılar falan. Hepsi değil tabi ama basına yansıyanlar bana şok etkisi yaptı insanlarda. Baya bir süre virüse inanmadı insanlar, yok işte "biz müslüman ülkeyiz zaten hep temiz insanlarız beş vakit abdest alıyoruz bize bir şey olmazcılar ve "olacağı varsa zaten olur biz kadere inanırız"cılar neredeyse maske takıp kendimizi izole ediyoruz diye dinsiz imansız ilan edeceklerdi bizi.

     Sağlık çalışanları da gece gündüz çalışıyor. Benim kuzenim de sağlıkçı. Bir aydan fazladır eve gitmiyormuş. Ailesine bulaştırmamak için evlerine gidemiyorlar. Hem aile özlemi hem de yoğun çalışma ortamı, bir de risk var tabi... Bir kaç akşam saat 21:00da hep birlikte balkon ve pencerelerden alkışladık sağlık çalışanlarını, moral olsun diye.
23 Nisanda da istiklal marşı söyledik camlardan. Çocukların 23 nisan hazırlığı da yalan oldu tabi.

     Ayyy neler neler oldu aslında var ya haber sitelerinden falan gün gün üzerinden geçip kronoloji şeklinde not almalık olaylar.

     Twitter'da çok kısa bir video görmüştüm bununla ilgili. Bir kaç olayı birer ikişer saniyelik görüntülerle birleştirip bir şarkı da ekleyip yayınlamıştılar güzel olmuştu. Bir de tabutla dans eden zenci adamlar videosu var, çok önceden bir televizyon programında görmüştüm ben onları. Bir kabilenin adeti bu, ölen kişiyi müzikli danslı bir şekilde uğurluyorlar, o video da bir popüler oldu ki sorma.

     Virüs dışında bu sene yangın, sel, depremler de oldu baya. Avustralya'da büyük bir yangın çıktı, kangurular koalalar falan hep yandı. Sonra develer yüzünden su kıtlığı yaşayacağız korkusuyla develeri katlettiler, tsunami çıktı. Bizim ülkede'de Elazığ'da deprem oldu, başka yerlerde de oldu ama hatırlamıyorum şu an.

     Ünlülerde ölüm haberleri... ABD şimdi de uzaylılarla ilgili görseller göstermeye başladı niyeti neyse artık.

     Ama uzaylı gelse ya da göktaşı düşse şaşırmayacak kadar uyuştuk artık. Daha kötü ne olabilir ki diyoruz hopp hayat gösteriyor ne olacağını.

     Şimdi biraz daha iyi günlerdeyiz. İyileşiyoruz yavaş yavaş. Yaza daha iyi olacağız. Cumhurbaşkanımız, Ramazan Bayramında çifte bayram yapacağız dedi. Ama genel bir öngörü var özellikle astrologlar tarafından ki o da şu, eylül ekim gibi çok daha korkunç bir şekilde bu virüs tekrar ortaya çıkabilirmiş... 2021'e kadar rahat yok diyorlar. 2021'de ise virüs yok ama ekonomik kriz var bu sefer de... Öyle tahmin ediliyor göksel durumlara göre.

     Öyle işte.

     Hadi şimdilik görüşürüz.

05 Mayıs 2020

Pandemi - 2020


     Şu an saat 22:24 olsa da tam 22:22'de bu blogu açmaya kesin karar verdim ama giriş yap kaydettir derken iki dakika geçiverdi. Tarih 05.05.2020, saat 22:22 çok uyumlu olduğunu görünce daha fazla beklememem gerektiğini düşündüm.

     Çok acayip bir dönemdeyiz. İleride bu yıl baya konuşulacak: 2020.

     Bu akşam işten dönerken servis arkadaşım "aslında bu günleri yazmak lazım" dedi. "nasıl, günlük gibi mi?" dedim, "evet. yani" dedi. "doğru, torunlarımıza anlatırız" dedim, güldük. İkimiz de 33-34 yaşlarında bekar kızlar olarak. Acaba evlenir, çocuk yapar, bir de üstüne torun görür müyüm bir gün diye merak ediyorum bazen.

     Aslında blog tutmayı düşünmüyordum. Eskiden tutardım, bırakmıştım. Sonra bu pazar günü bir anda içimde güçlü bir istek doğdu blog açıp yazmak için. İsim düşünmeye başladım bulamadım. Bugün servis arkadaşım da "yazmak lazım bu günleri" diyince artık ne isim olursa olsun açmak zorunda hissettim. Daha fazla bekleyemedim.

     (Blogun ilk ismi bu değildi bir yerden alıntı bir şeydi, çok içime sinmemişti. Bir hafta sonra artık düşünmekten sıkılıp bu isimde karar kıldım.)

     Pandemi günlüğü tutma niyetinde değilim ama şu an böyle bir süreçte olduğumuz için doğal olarak blogun başlangıç konusu pandemik günler olacak.

     Şimdilik burada noktalıyorum. Bir sonraki yayında görüşmek üzere.

(NOT: Asıl ilk yazı budur, bundan önceki yazılar bir önceki blogtan alınıp bu bloga eklenmiştir. 
Detaylı açıklama şurada: 2020 Mart Covid-19 günlükleri)