31 Ekim 2020

Bir devrin bitişi

Hayatın 33 yaş köşesini geçtikten sonrası da baya ilginçmiş...

Az önce, zamanında bana her fırsatta kur yapan birinin düğün davetiyesini aldım. Kimseyle evlenemez sanıyordum. Herkesle anlaşır ama ciddi düşünemez gibi, çocuk gibi geliyordu. 

Eski sevgilim, sevgili olmadan önce çok koşmuştu peşimden. Diğer yandan da bu kişi koşuyordu. Aslında eski sevgilim daha sevgili değilken yani ufaktan bana ilgiliyken, boşuna ümitlenmesin diye, ne zaman kahve içelim vs tarzında tekliflerde bulunsa ben bu ikinci kişiye sen de gelsene derdim. Sıradan arkadaş buluşması olsun diye. Sonra ikinci kişi de benden ışık gördüğünü düşündü herhalde. Kimse farklı anlamasın kimse ümitlenmesin derken iyice elime yüzüme bulaştırmıştım. 

Bazen belli belirsiz bir rekabet olurdu aralarında bazen de birbirlerinden tamamen habersiz aynı mesajları atarlardı. Habersizdiler evet eminim çünkü samimi değillerdi ve hoşlanmazlardı birbirlerinden pek. Anlaşmalı mesaj atmaları mümkün değildi yani.

Bu sırada, bu iki kişiden de önce, bana kur yapıp etkilemeye çalışan ama bir gün ilgili bir gün egolu davranıp dengesizliğini kanıtlayan biri vardı. Tam onunla yolları tamamen ayırmaya karar vermişken bu ikisi çıkmıştı.

Sonra biz bu iki kişiden ilkiyle sevgili olduk, 2 yıl sürdü. Ailesi istemedi, bitti. Ailenin istediği biriyle evlendi. 

O ilişkiden sonra tekrar biriyle sevgili olamadım bir daha. 30 yaşındaydım yolları ayırdığımızda. Üzerinden 4 yıl geçti. Kimseye güvenemedim. 

Ve şimdi o diğer kişi de evleniyormuş. O yılları yaşamış olduğuma inanamıyorum bazen. O kadar canlı, umut doluydum ki. Zaten bu yüzden çok dikkat çekiyordum ve insanlar hep yanımda olmak istiyordu. Kıskananlar hariç. Düşmanım da çoktu tabi... Hemcinslerim pek sevmezdi özellikle.

Ayrılıktan sonra bir süre psikolojik destek gördüm. Ama kısa bir süreydi. O günü takip eden iki hafta boyunca, gözlerimden durmaksızın akan yaşlar dışında bir yaşam emaresi gösteremediğim için psikiyatristim hafif bir sakinleştirici verip sonra bıraktırıp kendi başıma idare edebileceğimi söylemişti. 

O günler için yüreğimden hissederek söylediğim en gerçek şey “ışığım söndü” olmuştu. Sanki o zamana kadar kalbimde, içimi hep canlı tutan tatlı, sıcak bir ışık vardı ama artık sönmüştü. Artık içim karanlıktı.

Açıkçası, hala karanlık hissediyorum. Tekrar cıvıldar mıyım, kalbimin ışığı tekrar yanar mı yansa da korkup üstünü örter miyim bilmiyorum. 

Bu günleri hiç düşünememiştim. 34 yaşımda, 65lik tek yaşayan dul teyzeler gibi hissedeceğimi bilemezdim. 

Çevremdeki herkes ayağa kalkarken ben düşmüş gibi hissediyorum. Herkesin atı nihayet şahlanmışken, benimki çatlayıp yere yığılmış gibi. 

3 yorum:

  1. O ışığın hayırlısıyla tekrar yanar ve ömrünce sönmez Inşaallah.

    YanıtlaSil
  2. Işıklarımızı başkalarına hele de bir erkeğin savruk hislerine bağlamayalım. O ışık hep kendimiz için yansın. Toparlayacağına inanıyorum. Çünkü sen sadece kadın olduğun için bile çok ama çok güçlüsün. Kim bilir başka hangi güçlü yanların vardır di mi?
    Ayrıca erkeklerin bir çoğunun Abdulhak Hamit Tarhan modunda olduğuna inanıyorum. Yirmilerin başlarında daha tutkulu sevebiliyorlar ama otuzlardan itibaren gönül ilişkileri sanki onlar için pek çok şeyden sonra geliyor gibi geliyor bana.
    Kendine yeni bir uğraş, hobi gibi bir şeyler bulmanı öneririm. Tamam hepimiz kitap okuyup, film izliyoz ama bunlar bile otuzlardan sonra sanki rutine bağlayıp tat vermmeye başlıyor. Farklı meşgaleler bulmak lazım. İkigai'mizi bulmak gerek.

    YanıtlaSil